İstanbul Modern Sanatlar Müzesi

İstanbul Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi Karaköy’de eski adı Feshane olan bir sanayi binasının çok çeşitli tadilatlardan sonra bugünkü halini alan yeni binasında sergilere, etkinliklere ve atölye çalışmalarına devam ediyor. Okuduklarıma göre müzenin bugünkü halini tasarlayan Renzo Building Workshop ilhamını İstanbul Boğazından almış. Müzenin önünde dünyaca ünlü heykeltraş Anthony Cragg’e ait olan “İnsan Doğası” adlı bir heykel de yer almakta.

Bu binanın yeniden tasarlanıp yapılma aşamasında yani 2018-2022 yılları arasında, müzede daimi bulunan eserler ve bazı sergiler Beyoğlu Meşrutiyet caddesi üzerindeki Union Française binasında sergilendi. O tarihlerde bu müzeyi dar bir vakitte hızlıca gezmiştim. Bu gezi, yeni binasının açılışını merakla bekletmişti bana…Açılınca da gezme fırsatını buldum ve beklediğime değmişti doğrusu…

Sanatın her alanı çok güzel. Klişe bir cümle gibi oldu ama gerçek bu. Bir sanat eseri ne olursa olsun yani ister baktığınızda anlayabilin ister anlayamayın sizi o andan alır bambaşka bir âna taşır. Sevseniz de sevmeseniz de o an, ne olduğunu düşünmeye çalıştığınız an işte o an hayatınızdaki kurtarılmış andır bana göre. Kafanızda her daim var olan düşünceler, çekişmeli düşünceler, onu yapsam, bunu okusam, şu otobüse binsem, arabaya benzin alsam, çocuğun okuluna gitsem, ne yemek pişirsem, ne giysem, bu çorap bu kıyafete oldu mu, sergi gezmeye gelirken daha hafif bir çanta mı seçsem, bu bina da ne güzel olmuş,…derken bir eserle karşılaştığınızda bütün sesler o an durur. Artık etkilenme şiddetine göre ki bu sanatçının yaptığı eserin size hissettirdiklerinin derecesidir (böyle bir kavram var mı acaba sanat terminolojisinde çok merak ettim şimdi; evet kendi yazdığımdan etkilendim şu an…Bazen insanın hissettiğini yazıya dökmesi kendisini bile şaşırtıyor.Neyse megalomanlaşmadan bitireyim bu cümleyi…).Artık etkilenme şiddetine göre -ki bu sanatçının yaptığı eserin size hissettirdiklerinin derecesidir- bir an ya da dakikalarca eserin sizi alıp götürdüğü yerde olursunuz. Sonra da sanatçı bu eseri yaparken ne düşünmüş olabilir diye düşünür, bir sonraki aşamada “…allahım bu eseri nasıl yapabiliyor? nasıl bir yeteneği var?…” gibi düşüncelerle önce bir kıskançlık:) sonra derin bir hayranlık sonra da büyük bir saygı ile eserin karşısından ayrılırsınız. Artık siz o eseri görmeden önceki siz değilsiniz…Büyüleyici değil mi?

Daha önceleri Klasik eserlerden hoşlanır ve onların sergilerini gezmeyi severdim. Burada da Dolmabahçe’deki Resim Müzesine bayıldığımı söylemeliyim. Mekân zaten muhteşem içinde yer alan sergilenen tablolar, sanat eserleri harikulade…Ankara Resim Heykel Müzesi de önce müze binasının güzelliği ile insanın hayranlığını kazanmaya başlar sonra da içinde yer alan eserleriyle…Müzede daimi eserler koleksiyonları olmakla beraber süreli sergiler de yer alıyor. Şimdi de “Cumhuriyet” sergisi varmış. Sanırım 27 Kasım’a kadar sürecekmiş, gidip gezmeli bence…

Resiminden heykeline, vitrayından mozaiğine, tezhibinden hat çalışmalarına, ebrusundan kat-ı sanatına birçok sergi gezme şansım olduğu için çok mutlu olmakla beraber daha görebileceğim pek çok sergi olması da her daim merakımı cezbediyor.

Açıkçası İstanbul Modern’i önceki hızlı gezişim ile şimdiki zamanımın elverdiği ölçüde detaylı gezişim benim ufkumu genişletti. Bir kısıtlayıcı ön yargımı yıktı. Modern sanat hakkında teorik olarak “ne” olduğunu bildiğim birçok şeyin “nasıl” olduğunu ya da olacağını anlamamı sağladı. Modern sanatlar hakkında da düşünebilmeyi, gördüğüm bir eseri inceleyip anlayabilmeyi, bir beğeni seçkim olduğunu görmeyi, içimde doğru bir ayrım yapabilmiş miyim? sorusuna cevap verebilmemi sağlayan, kendimle deneysel çalışmalar yapabilmeyi sağladı. Büyük bir müze ve birçok eserin aynı anda sergilenmesi insana bu imkânı tanıyor. Anlatmak istediğim anlam maalesef cümleye sığamıyor.

Müze özellikle de resim, heykel müzesi gezmedeki kritik faktör müzeyi yalnız gezmekte bence…Şöyle ki müzeyi eşinizle, arkadaşınızla , çocuklarınızla ya da bir grup rehberi eşliğinde grupla gezin bunun güzelliği de ayrı tabii…Güzellikler, güzel duygular paylaşıldıkça daha da çoğalır bu bir gerçek…Çocuklarımızda müze gezme duygusunu beraberce gezdiğimiz anlar daha da güçlendirir ve tatlı hale getirir. Gerçekten öyle de oldu…Demek istediğim aynı müzeyi bir kez de tek başına gezmeniz. İşte o zaman sadece kendinizle baş başa olup kendi duygularınıza odaklanabilirsiniz. Hatta aynı müzeye kendi deneyiminizden sonra tekrar eşiniz, çocuklarınız ya da arkadaşlarınızla gidin, bakın paylaşımlarınız ne kadar da değişmiş ya da değişmemiş…

NOT: Yazımın ana sayfa fotoğrafı Refik Anadol’un Boğaziçi enstalasyonundan bir kare; yazının içindeki fotoğraflar da İstanbul Modern’in terasından iki görüntü. İlkinde deniz tarafını cruise gemileri kapattığı için martılarla kısıtlı bir tarihi yarımada görüntüsü var.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir