Merak ettiğim alanlarda araştırma yapmayı, öğrenmeyi, konu hakkında düşünmeyi, düşündüklerimi yazmayı, paylaşmayı severim. Önceleri paylaştığım kişilere de bu sevgimi olduğu gibi aktarmak isterdim. Onların da aslında içinde bir yerde bu sevginin saklı olduğunu ve benim bunu açığa çıkarabileceğimi düşünürdüm (hayır niye açığa çıkarsınlar istiyordum ki monolog yaşamamak için mi?). Zamanla anlattığım hangi konu olursa olsun o konuya karşı çok da coşkulu olmadıklarını ya da belki bunu açıkça belli etmenin zayıflık olduğunu düşündüklerini gördüm. Son yıllarda ise bakıyorum, anlattığım konularla pek de ilgili değillerse ya da benim bu sevgimi ve her işi kendim yapma arzumu küçümsüyorlarsa ben de onlarla paylaşmaya pek hevesli olmuyorum. Öğrendiğim şeyler karşısında çok coşkulu oluyorum ve paylaştığım kişilerde aynı ya da aynıya yakın coşku yoksa anlatacaklarımın boşa gittiği duygusuna kapılıyorum. Oysa her gün öğrendiğim her şey yaşamın anlamı üzerine önceden öğrendiğim şeyleri pekiştiriyor ya da yepyeni bir şeyler öğretiyor ve yeni öğrenme alanlarının önünü açıyor. Muazzam bir döngü…Benim bu döngünün içinde olup da bilgi ve tecrübelerimi paylaşma hissi ile dolup taşmamam mümkün mü peki?
Ayrıca “…geçen gün televizyonda şu programı seyrediyor musun?” diye sorulduğunda “…hayır…” cevabını verdiğimde “…peki o zaman diliminde sen ne yapıyorsun?” diye cân-ı gönülden soranına da denk gelmedim henüz ama yine de cevaplayayım:) Ne yapayım yapım bu TV’nin karşısında oturamıyorum sürekli, ille seyredeceksem de bir şeyler örmeliyim, bir kitaba, gazeteye, dergiye, telefona göz atmalıyım…Öyle de yapıyorum.
Durum böyleyken bir gün bir baktım ki kendi kendime bir dersi daha farklı anlatmaya çalışmaya, yeni tarifler oluşturup eski tarifleri denemeye , bahçe tasarımlarımı her gördüğüm ajandaya kaydedip sonra hangisinin hangi ajanda da olduğunu aramaya başlamışım. Zihnimde beliren paragrafları yazıp yadıklarımda düzeltmeler bile yapmaya başlamışım. İşte bir gün bu anlatarak aktarma duygularım yoğunlaştığında “neden ben de bir blog açmıyorum?” diye düşünmeye başladım. Düşüncelerim “…bilgi, görgü, deneyim ve yeni öğrenmelerimi paylaşırım, bir okuyanım olsun olmasın bildiklerimi içimde tutmak yerine yazıya dökmüş olurum. Dijital ortamda düşündüğüm, yaptığım ve yazdıklarımı biriktirerek hem ilgisi olanların internette arama yaptıklarında karşılarına çıkar ve yaşamlarına bir katkıda bulunurum hem de geleceğe bugünden dijital bir iz bırakmış olurum.” şeklinde iyice belirdiğinde de bu earlyparsley.com adındaki blogumu açma konusu ciddiyete kavuştu.Şimdi ne olacaktı?
Tabii ki blog açmanın ilk adımı da “blog ismim ne olacak?” sorusunun cevabını bulmak oluyor en azından benim için öyle oldu. Bir sabah bahçeden kahvaltıya sebze toplamaya çıktığımda bu konu zihnimde beliriverdiğinde de maydanoz topluyordum ve “earlyparsley.com” blog adının benim için harika bir blog adı olacağını düşündüm. Tabii ki heyecanlandım. Düşünüp düşünüp benimsemeye başladım ve kararımı verdim:
Early Parsley blog ismimde olduğu gibi hem erkenciyim yani erken kalkmayı severim hem de kimseye rahatsızlık vermeden her şeye maydanoz olurum. Aslında her şeye değil, merak ettiğim her şeye demem lazım:) Peki maydanoz hakkında düşündünüz mü hiç? Önemsiz gibi görünür, aranınca el altında gibidir. Oysa evde maydanozunuz yoksa çorbalarınıza, salatalarınıza ve yemeklerinize gerekli lezzeti ekleyemezsiniz. Üstelik o kadar çok faydaları var ki say say bitmez: Ödem atmayı sağlar, karaciğer dostudur, kan şekerini dengeler, sindirim sistemine iyi gelir, göz sağlığına iyi gelir, bazı kanser türlerine karşı koruyucudur, sinir sistemi için faydalıdır,… Görünen o ki maydanoz hayatımızda, mutfağımızda çok önemli bir yere sahiptir. Eğer kendi maydanozunuzu yetiştirme imkânına sahipseniz tüm sebzelerde olduğu gibi sabah erkenden hasat edildiğinde tazeliği de faydaları da en üst noktadadır. Yani her zaman yanınızda olan maydanozun pek çok faydası vardır.
Tesadüftür ki bu adı benimsedikten sonra early parsley sözcüklerinin baş harfleri olan E ve harflerinin aynı zamanda fizikte çok önemli iki kavram olan Enerji ve Momentumun sembolleri olduğunu gördüm. Bu rastlantı ise fizikçi olan beni daha da heyecanlandırdı ve mutlu etti:)
Peki daha da mutlu edecek olan nedir derseniz: Bitkiler hakkında yazdığım kısa kısa bilgileri, yetiştirme tecrübelerimi okuyan kişilerin kendi yaşantılarında o bitkileri daha iyi yetiştirmeleri, hayat hakkındaki görüşlerimi okuyanların okuduklarına göre kendilerinde de bulabilecekleri bir yön ile yalnızlık duygularını hafifletmeleri, insanların verdiğim yemek tariflerini uygulayarak mutfaklarına lezzet katma coşkuları, anlattığım fizik derslerini okuyup çalışarak fiziğin hiç de korkulacak bir ders olmadığını aksine hayatın kendisinin neredeyse fizikten ibaret olduğunu anlamaları ve son olarak bir gün bu dünyadan gittiğimde, torunlarımın, benim neler yaptığımı, neler düşündüğümü okuyarak “…bizim dünyaya faydalı bir ninemiz varmış…” demeleri, yazdıklarımdan ilham almaları ve benim şu anda bunları hayal ediyor olmam beni çokkk mutlu ediyor. Ben kim miyim?
1974 yılında dünyaya geldim, üniversitede fizik okudum, öğretmen oldum, evlendim, dünya harikası iki çocuğum oldu. Çocukluğumdan beri erken kalkarım, çok okurum (yalan yok eskiden daha da çok okurdum, aynı anda üç dört kitap okumayı örnek verebilirim), formumdaysam yazarım, sevdiklerime sevdikleri yemekleri pişirmeyi, yeni yemek tariflerini uygulayıp yemeyi, yedirmeyi, saksıda, bahçede çiçek, sebze, meyve, baharatlar yetiştirmeyi, bahçe tasarlamayı çok severim. Kış mevsimi geldiğinde de örgü örmeyi, örüp örüp bitirememeyi, bazen bitirerek şaşırtmayı severim:) Teknolojiyi deneyimlemeyi, çağın gerisinde kalmamayı isterim. Bu duygularımı dayanak alarak bir gün torunlarımın bu yazdığım yazılardan en az birini okuyacaklarını bilerek bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edeceğim.
Merak edenine,
“earlyparsley.com” yaşam, bahçe, mutfak ve fizik hakkında paylaşım yaptığım blogum. İyi okumalar.
Merhabalar
Ben üniversite öğrencisiyim. Projem için gerekli bilgileri topluyorum. İzin verirseniz web sitenizde paylaştığınız görselleri kulanmak istiyorum.
Kolay Gelsin efendim
Günaydın,
Öncelikle etik kurallara dikkat edip hem kendine hem bana saygı duyarak izin aldığın için teşekkür ederim.
Projende görsellerimi kullanabilirsin. Fırsat bulduğunda hangi görselleri kullandığını da yazı ile de olsa bana bildirirsen mutlu olurum.
İyi çalışmalar
Merhaba,
Devam gayet güzel , sadece torunlar değil bakın bizler de okuyup örnek alıyoruz, tecrubeden fayda çıkartıyoruz.Blogda rasgele okurken içimden şöyle geçti,kesin fizikle bir alakası var : ))
Bekliyorum yazılarınızı.
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. İyi günler:)