Nisan Yağmuru Nelere Faydalıdır?

İlkbahar ekinoksundan sonra bahar havası hızla etkilerini göstermeye başladı. Ağaçların dallarından yaprak uçları çıkmaya, erik, nektarin, badem ağaçları çiçeklerini açmaya, çimenler parlamaya başladı. Tabii ki April 5’e yaklaşırken (18 Nisan’a denk geliyor) tekrar sıcaklık düşüşleri de yaşanacaktı. Aslında yerli yabancı pek çok kaynakta bahsedildiği üzere bu şekilde havanın bir ısınması (öyle ki yaz geldi sanıyor insan) bir soğuması ile kıştan sonra yaz mevsimi gelene kadar hava sıcaklığı belirli bir dengeye gelir.

Hava sıcaklığının bu iniş çıkışlarında da bazı hava olayları görülür. Yağmurlar yağar, gök gürülder, yıldırım düşer, dolu yağar, rüzgâr ve fırtına eser… İşte bu doğa olaylarından birisi var ki çocukluğumdan beri benim için en ünlüsü… Hangisi mi? Nisan yağmurları…

Nisan yağmurunu düşünmek bile gülümsetir beni…Çocukken annem balkonumuza en sevdiği börek tepsisini yerleştirir -tabii ki boş olarak- ve içinin Nisan yağmuruyla dolmasını beklerdi. Neden olduğunu sorduğumda da “…şifa kızım şifa, saçların parlayacak ve çabucak uzayacak…” derdi. Tepside toplanan Nisan yağmuru ile saçımı durulardı. Önce tepsinin yağmur damlaları ile tıkırdamasını seyretmek sonra saçlarımı tararken aynada parıldadığını görmek benim için masalsı bir durumdu.

Okuduğum kadarıyla yerli ve yabancı pek çok kadın da bu masalsı güzellik anlarını sevgiyle ve tatlı bir heyecanla bekliyor. Etrafımızdaki doğayı, kasvetli ve soğuk geçen günlerin ardından âdeta yıkayıp parlatan, filizlerin görünmesini, yaprak ve çiçeklerin açmasını, yaprak dökmeyen bitkilerin tozlarından, kurumuş dallarından arınmasını ve toprak örtücü bitkilerle beraber canlı bir yeşil tonuyla parlamasını sağlayan bu Nisan yağmurları bizim de saçlarımızı parlatırdı elbette…

Her kültürde de yaradanın bize lütfu olan bu yağışlara gereken özen gösterilmiş, şükredilmiş, varlığına çeşitli kutlamalar bile yapılmış. Eski zamanlarda toplanan Nisan yağmurları şifalı diye içilmiş… Ama benim çocukluğumda bile annem “…eskiden içilirdi de şimdi içilmez kızım; bu kadar kömür dumanı, araba egzozu nereye gidiyor?…” derdi.

Gelişen teknoloji ile beraber günümüzde havaya ne kadar partikül ve gaz salınıyor ve ne kadarı havada asılı duruyor? Bilim insanları bunu takip ediyor elbette. Biz de merak ediyorsak biraz araştırma ile görebiliriz. Tabii ki normalde dolaşırken soluduğumuz havada insan sağlığını tehlikeye atacak bir durum yok. Aksi olsa hem bilim insanları hem de yerel yöneticiler halkı haberdar ediyorlar zaten. Ancak yaşadığımız zamanda, çok eskilerden olduğu gibi yağan yağmurun suyundan da içilemez bence…Sonuçta yağmur damlaları havada asılı kalan partikülleri de indiriyor olabilir…Aslında bugün bilebildiğimiz bazı bilgiler de bizi endişeye sürüklüyor tabii…Bu durumda naçizane kendi uygulamam iç sesimi dinlemek oluyor. Gerisi herkesin kendi bilebileceği konu.

Nisan yağmuru nerelerde kullanılır?

Esas konuya geri dönersem eskiler derler ki: Nisan ayının onbeşinden sonra yağan yağmuru biriktir. İster saçını yıka, ister ev bitkilerini sula, istersen de bitkilerine vereceğin besinin içine kat sulandır, sana da bitkilerine de candır, şifadır… (Bu arada yazarken aklıma geldi: Acaba diyorum, Nisan’ın onbeşinden sonra aprılın beşi oluyor ya işte o sırada esen rüzgârlar hava değişimi sağladığı için havanın da kalitesi mi artıyor ki büyükler o tarihi vermişler? Keşke duyan bilen biri varsa anlatsa ya da yazsa da bilsek…)

NOT: Bu yazıda kullandığım tüm görselleri parasını ödeyerek abonesi olduğum halde #reklam yazmam gereken @Canva AI programı ile hazırladım.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir