Sek sek…Julio Cortazar…

Bu kitabı okumaya başlayalı çok oldu. Sene sonuna yaklaştıkça aynı anda iki kitap okuma işini biraz daha abartıp üç kitaba dönüştürdüm. Bunu övünmek için yazmadım, Cortazar’ın Sek Sek kitabını okuduğum zamanlarda yanı sıra üç kitabı okuyup bitirdim (Yırtıcı Kuşlar Zamanı, Veda Etmiyorum ve Gece Yarısı Kütüphanesi). Okuması çok yorucu ama çok zevkli, düşündürücü, hayatı analiz…

Yürümeyi seven bir roman kahramanı…

İşten çıktıktan sonra biraz boş zamanım vardı. Okumakta olduğum iki kitabı da bitirmiştim. “…Bari gidip bir kitapçı gezeyim, beğendiğim bir kitap olursa alırım yoksa bir dergi ya da gazete alıp çıkarım…” diyerek bir avm’nin yolunu tuttum. Hiçbir dükkâna girmeden gezine gezine kitapçıya doğru ilerledim. Bu esnada garip fikirler dolaşıyordu aklımda…”…Bu gezinme işini daha uzun bir…

Hiç kitapçı havası soludunuz mu?

Binlerce insanın aynı anda konuştuğu bir ortamda bulunup huzur içinde vakit geçirebilir misiniz? Üstelik de her biri çok farklı konulardan farklı şekillerde ve de farklı dillerde konuşsalar orada bulunup onları tek tek dinleyebilir misiniz? Pek mümkün görünmüyor öyle değil mi? Peki bir kitapçının içinde, şöyle ortalarda bir yerde durup bunları bir düşünsenize…Binlerce kitap, her birinin…

Bir kitabın peşinde…

Baldassare Embriaco tanınmış bir ailenin saygın bir oğlu olarak Cübeyl’de bir sahaf dükkânı işletirken bir şekilde yolu “yüzüncü ad” isimli kitap ile kesişir. Okuma, öğrenme aşkı çok yüksek olan Baldassare, ne ilginçtir ki bu kitabın henüz ilk sayfalarına göz gezdirmişken kitap bir şekilde elinden gider. İşte aslında o an başlamıştır Baldassare’nin seyahati… Amin Maalouf’un ”…