İşten çıktıktan sonra biraz boş zamanım vardı. Okumakta olduğum iki kitabı da bitirmiştim. “…Bari gidip bir kitapçı gezeyim, beğendiğim bir kitap olursa alırım yoksa bir dergi ya da gazete alıp çıkarım…” diyerek bir avm’nin yolunu tuttum. Hiçbir dükkâna girmeden gezine gezine kitapçıya doğru ilerledim. Bu esnada garip fikirler dolaşıyordu aklımda…”…Bu gezinme işini daha uzun bir rota ile yapabilirim aslında diye düşünüyordum…Seyahate çıktığımda yeni bir şehir ya da ülke yürüye yürüye dolaşılır diyorum ve yürümekten büyük bir zevk alıyorum işte tıpkı onun gibi yaşadığım bu şehri de yeniden yürümeliyim…Çocukluğumda ve gençliğimde çokça yürüdüğüm bu şehrin sokaklarında yeniden yürüyüp bugünkü aklımla yeni keşifler yapmalıyım…
Düşüne düşüne kitapçıya girmişim bile ve hatta kitap raflarının arasında turlamış, pek çok kitabı elime alıp inceleyip bırakmış, test kitaplarına bile bakıp hayıflanmış, artık gazete-dergi reyonuna doğru gitmeye başlamıştım. Giderken hâlâ etrafıma bakındığım için ön kapağı okura bakacak şekilde üst rafa tek başına konmuş bir kitap dikkatimi çekti. Yanına gittim, baktım, elime aldım. Kapağında arka planda bir şehir silueti, ön planda altında boş bir bank olan sarı ışık veren sokak lambaları, onun sol tarafında fötr şapkasıyla yürüyen bir insan silueti ve sol üst köşede akşam olunca yuvalarına uçan kuşlar, sağ üst köşede kitabın yazarının adı, Teju Cole, allah allah hiç duymadım bu yazarın adını daha önce, yazarın adının altında da kitabın adı: Açık Şehir. Kitabın arka kapağını çevirdim hızlıca. Şöyle yazıyordu “Ve işte geçen sonbahar akşam yürüyüşlerine başladığımda Morningside Heights’ın şehirde dolaşmak için iyi bir başlangıç noktası olduğunu keşfettim…”. Devamını okudukça da ilgim artmaya başladı. Kitabı alarak kasaya doğru ilerledim ve ödemeyi yaptıktan sonra dükkândan çıkıp sağ tarafa dönüp oradaki kahvecinin masalarından birine oturup okumaya başladım. İlk bir iki sayfayı okuyup kahvemi alıp gelecek ve yazarın kim olduğunu da bir araştırıp kitabı okumaya devam edecektim. Yaptım da ancak ilk elli sayfayı okuduktan sonra…
Yazar Amerika’da doğmuş Nijerya’da büyümüş ve yazdığı bu kitap ile içlerinde Pen/Hemingway ödülü de olan pek çok ödül almış. Kitap bilinç akışı gibi yazılmış. Romanın kahramanı yürürken gezdiği şehirlere, sokaklara, önünden geçtiği binalara ait bildiği bilgileri de aktarıyor. Okurken adeta turistik bir geziye çıkmış gibi olduğum anlar da oldu, yeni yeni öğrendiğim şeyler de…Yazar canlı cansız nesneleri betimlemede çok iyi, adeta oradaymış, görüyormuşsunuz gibi hissettirebiliyor. Tesadüf eseri bulduğum ve çok severek okuduğum farklı bir kitap oldu doğrusu…