Dün yani 5 Aralık, çok özel bir gündü…
- Devrim denince akla ilk gelen Avrupa ülkesi Fransa’da bile kadınlara oy hakkı 1944 yılında verilirken, Türk kadınlarına 5 Aralık 1934 tarihinde Atatürk’ün liderliğinde Seçme ve Seçilme Hakkının verilmiş olması ne muhteşem bir öngörüdür öyle değil mi? Kıymetini bilmek lazım…
- Beş Aralık Dünya Kahve Günü her ülkede kendi ülkesinin en çok içilen ve sevilen kahvenin adıyla kutlanıyor ki bu bizim ülkemiz için elbette Türk Kahvesi günü oluyor.
- Ayrıca 5 Aralık Dünya Toprak Günü olarak da kutlanıyor.
Kutlamalar ve anmalar insanlığı düşünmeye sevk ettikleri için değerli günler bence…Bu değeri yaşatabilmek için de önce aile sonra da ilköğretim çağlarından itibaren bu konuya özen gösterilmelidir. Bununla da sınırlı kalmamalı yetişkinlik çağında da önemli günlerin önemini hissetmek ve hissettirmek gerekir. Üstelik bu günümüz şartlarında sosyal medya kullanımı ile beraber oldukça kolay olmaktadır.
Ben bu yazımda 3. maddeyi ele alacağım çünkü zaten “Toprağını sev ve besle” başlıklı bir yazı yazıyordum. Bu güne de denk gelince yazımın girişini de değiştiriverdim:) Yazarken de kolaycılık olur mu olur…Bu yazmanın zorluğundan değildir; benim için dağınık düşüncelerimin toparlanması açısından kolaylaştırıcıdır.
Bir şehir çocuğuyum ancak balkonda saksılarca çiçek, maydanoz yetiştiren annem ve komşularımızdan mı? Üstünde yaşadığımız toprakların hangi zorluklarla kazanıldığını anlatan babamdan mı? Yoksa ilkokuldan itibaren içimize vatan topraklarının kutsallığını işleyen öğretmenlerimizden mi? kaynaklandı içimdeki toprak sevgisi bilemiyorum… Hani o tarlasını süren traktör resmi olurdu ilkokul kitaplarında, traktörün arkasında da bir çiftçi amca…İşte ben de o çiftçi amcanın arkasında olurdum hep o resimlerde…Öyle iç geçirirdim hatta ağlardım bizim niye tarlamız yok diye…Şimdi düşününce sanırım o zaman henüz somut düşünme çağında olduğumdan “…vatan toprağı…” denildikçe o toprak resmi geliyordu gözümün önüne…Ve halen çok büyüleyici sınırlarımızın içinde her yer ama her yer vatan toprağı… Neyse deri düşünmeyi bırakıp anlatmaya başlayayım…
![](https://earlyparsley.com/wp-content/uploads/2023/12/canakkale-768x1024.png)
İstiklâl Marşımızın on iki kıtasını ezberlediğim yıllardan beri “…vatan...” dendiğinde de aklıma şu dörtlük düşüverir:
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, canânı, bütün varımı alsın da Hûda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Üstünde yaşadığımız vatan topraklarının ebedî varlığı ve kutsallığını bize ne güzel anlatır değil mi?
Öyle ise bugünün şartlarında da bize çok görevler düşüyor.
Bu görevlerden biri de toprağın verimliliğini sürdürmek, “sıfır atık” kavramını benimseyip sürdürülebilir bir yaşam içinde bulunmak bence…Bunun için de illa bahçemiz, arazimiz olmasına gerek yok…Karınca misâli tarafımız belli olsun istiyorsak balkonda, pencere önünde saksıların içindeki toprağa da aynı ölçüde özen gösterebilir, sokaktaki mahalledeki toprağın da korunmasına katkıda bulunabiliriz…
Toprağın içinde pek çok mikroorganizma yaşıyor. Topraktaki mikroorganizmalar toprak sağlığını ve verimliliğini sağlayan canlılar. Daha önce okuduğum bir yazıda toprakla uğraşırken bizi rahatlatan bir toprak mikrobu olduğu yazıyordu. “Tiyatrocuların “…sahne tozu yuttum, bu işi çok seviyorum…” demesi gibi ben ve benim gibi toprak severler de toprak tozu yuttu demek ki…” diye düşünmekten kendimi alamıyorum:)
![](https://earlyparsley.com/wp-content/uploads/2023/12/toprak-768x1024.png)
Toprakta yaşayan mikroorganizmalar, bakteriler, mantarlar, algler gibi pek çok mikroskobik canlıdan oluşmakta. Her birinin farklı farklı işlevleri var. Bizim bilmemiz gereken ise her canlının beslenme ihtiyacının olduğu:) Bunu idrak ettiğimizde de gerçekten mutfakta sıfır atık eylemleri daha zevkli bir hale geliyor. Öncelikle besin atığı olan her şeyin toprağa nasıl karışacağını düşünmeye başlıyorsunuz. Sonra da bunu hangi zamanlama ile hangi alana uygularsanız iyi sonuç alacağınızı düşünüyorsunuz…
Çiçeklerimizin coşkuyla açamasını istiyorsak, ağaçlarımızın gelişerek büyümesini istiyorsak ve lezzetli, bol ürün almak istiyorsak öncelikle toprağımızı beslemeli, güçlendirmeli ve zenginleştirmeliyiz. Evlerinde ve bahçelerinde güzel bitki yetiştiremediğini düşünen insanlar çok büyük ihtimalle saksı ve bahçe toprağını beslemeyi ihmal ediyorlar. Toprağı sadece sulamak yeterli değildir. Burada düşünülecek şey toprağın bitkilerimizi nasıl beslediğidir? Bunu düşündüğünüz anda lisedeki temel biyoloji, kimya ve fizik derslerinde öğrendikleriniz zihninizde can bulmaya başlar, gözünüzün önüne gelir ve kendi beslenmenizi toprak için de uyarlamaya başlarsınız. Kendi beslenmemizde kullandığımız tüm organik besin atıkları çeşitli işleme metotları ile toprak için de iyi bir besleyici olmaktadır.
Örneğin, süt, yoğurt atıkları (ekşimiş, bayatlamış, kesilmiş de olabilir süt kabının içindeki kalan miktar da olabilir…), tabakta kalmış pekmez, bal, reçel kalıntıları sulandırılarak doğrudan toprağa dökülebilir; muz, soğan kabukları ise bir kavanoza konulup üstü su ile doldurulur ve birkaç gün fermente olması beklenir ve öyle toprağa dökülebilir…Bokashi kompostu da hazırlanabilir, bahçede kompost da yapılabilir ve daha neler neler uygulanabilir…
Aslında her konuda olduğu gibi burada da işin özü sevgi…Seversen daha iyi düşünebilir daha çok araştırabilirsin…