Yılın en heyecan verici zamanlarına ulaştık ya da ulaşmak üzereyiz öyle değil mi? İlkbahar, yaz ve sonbaharda çoğunlukla dışarda zaman geçirmeyi seviyoruz. Kökenlerimizde olduğu gibi doğanın kalbinde yer almak ve yaşamak istiyoruz. Sabahın erkeninde yüzümüzü okşayan hafif ve tatlı esintinin, gün içinde gözümüzü kamaştıran yer yer sıcaktan bunaltan güneşin, akşamüstü dinginliğinde yapılan yürüyüşlerin ve ılık bir gecede gökyüzünü seyrederek içilen demli çayların, yapılan sohbetlerin, kurulan hayallerin insanın içini ısıtan, yaşadığını hissettiren duygularını anlatmakta çok zorlanıyorum. Kış mevsimi sanki içeri kaçma, korunma ve hayatta kalmaya çalışırken dışarda eğlenebilmek için kar yağmasını beklediğimiz günler gibi geliyor bana…Oysa ilkbahar, yaz, sonbahar öyle mi? Dışarda nefes alabilmenin tadına varıldığı günler…Doğanın mis gibi kokusunu içimize çekebildiğimiz günler…
Cemreler düştü, ağaçlara su yürümeye başladı ki bu sene maalesef erkenden su yürüdü bence…Bunun arkası ne olacak bilmiyorum…Takvimlere not düşülen Kocakarı soğukları, Bağ budama zamanı da başladı…Tabii bu da yaşanılan yere göre değişiklik göstermiştir. Bunların yanısıra iç mekânda da tohum ekimleri sürüyor öyle değil mi? ( Bu sene biyodinamik tarımın işleyişine göre yol alırsak “Mart ayında bahçede yapılacak işler” yazımda tohum ekme tarihlerini vermiştim.)

İç mekânda tohum ekmek, bitkilerin, köklenme sürecinde dış ortamda henüz kaldıramayacakları don olaylarından etkilenmeden, korunaklı bir şekilde yetişmelerini sağlar. İç mekânda gelişip serpilen fideler bölgenize göre görülen son don olayından sonra bahçeye nakledilir. Böylece tutmuş, yetişkin fidelerle sebze, baharat, çiçek yatakları erkenden canlanır ve hasat sezonu da uzamış olur. Buraya kadar olan kısmı ılıman iklimde yaşayanlar çok anlamlandıramayacaklar ancak bu durum biz karasal iklimde yaşayanlar için oldukça anlamlı bir süreç…
İç mekânda tohum yetiştirirken de bir çok kurala uymak gerekiyor aslında. Yani öyle “…tohumu ekerim o da suyu görünce çıkar…” diye bakamayız bu olaya…Evet tohumdan bir filiz çıkar ama bahçeye zarar görmeden nakledilebilecek sağlıklı bir fide olabilmesi için yapılması gerekenler var: İyi hazırlanmış ve nemli kalması sağlanan toprak, uygun sıcaklık, yeterli ışık…
Üretim saksılarına ya da viyollere ektiğimiz tohumlar için genellikle sıcaklık ve nemi sağlayabiliyoruz da ışık için aynı şey olamıyor maalesef…(Burada serası olmayan ya da küçük seraya sahip olan hobi bahçesi yapanlar için daha çok bu anlattıklarım.) Pencere önüne koyduğumuzda filizler güneşe doğru eğiliyor, fazla ışık alınca çabuk uzuyor ve cansız kalıyor. Arka tarafta kalan filizler de cansız kalıyor ve hatta yanlış sulama da varsa hemen ölüp gidiyor. Uzayan cansız fideler gövde yapamadığından bir türlü toprağa nakledilecek olgunluğa erişemiyor. Bazen o kadar çok çaba gösteriyoruz ki “…aman viyollerin yönünü değiştireyim, bu viyole suyu damlatayım buna fıs fıs yapayım, üstünü strechleyeyim, burada filizler çıktı üstünü açayım…” gibi çabalarımız sonucunda da biraz mental olarak yıpranıyoruz tabii…
Peki ne yapacağız? En önce elimizde ata tohumu varsa gözümüz gibi bakacağız ve her sene fidelerden tohumları artırmaya çalışıp bize fazla gelen tohumları hem gelecek nesiller için saklamaya hem de paylaşmaya gayret edeceğiz. Elimizdeki ata tohumları mutlaka tohumundan verim de aldığımız cinsler oluyor. Bu durumda da çok fazla tohum ekmeye gerek olmuyor. Tohum israfı yapmamış oluyoruz böylelikle… Sonra da fidelerimiz için en uygun ışığı sağlamaya çalışacağız. Bu illa büyüme ışığı mıdır? bilemiyorum. Deneyip göreceğiz:)

Nedir bu büyüme ışığı?
İç mekânda pencereden gelen güneş ışığı tohumların çimlenip güçlü bir fideye dönüşmesi için çoğu zaman yeterli olmuyor. Bu durumda yapay ışık kaynakları imdada yetişiyor. Burada da hangi ışık kaynağını kullanacağınız önemli oluyor. İç mekânda kullanılan ışık kaynakları için oldukça enerji tüketiyoruz. Ancak bu ışık kaynaklarından pek çok frekans aralığında ışınlar çıkıyor. Bu ışınların hepsi bitki gelişiminde önemli rol oynamıyor. Yapılan araştırmalar neticesinde özellikle mavi ve kırmızı renk ışığın bitki gelişiminde önemli rol oynadığı görülmüş. Bu konuda da en iyisi LED ışık kaynakları…Mavi ışık bitkinin kök gelişimini ve yaprak gelişimini olumlu yönde etkilerken kırmızı ışık fotosentez ve kök uzamasını destekliyor. Bilindiği gibi mavi işle kırmızı renk karıştırılırsa mor renk elde edilir. Kullanıcıların çoğu mavi ile kırmızının yanısıra pembe ve mor ışık yayan LED ışıkları tercih edebiliyor.
Ben de mavi ve kırmızı ışık yayan bir büyüme ışık kaynağını deneyeceğim. Yabancı dilde yayın yapan kaynaklarda pek çok ülkedeki yarı profesyonel üreticilerin bu ışıklardan kullandıklarını görüyor ve okuyorum. Ama her sorumun karşılığını bulamadığım için kendi deneyimi kendim yapacağım elbette…Sonuçları paylaşırım.
Bir yanıt yazın