Okumak ve öğrenmek o kadar güzel ve o kadar büyülü ki…Bir konuyu araştırırken ilgili başka bir konuyu okumak, sonra bunu kim demiş? böyle biri gerçekten var mıymış? diye araştırmak, o kişinin birçok kitabı olduğunu görüp “…hay aksi bu yaşıma kadar niye hiç karşılaşmamışım diye kendini sorgulamak, savaşlarda bile umudunu yitirmeden nasıl çok çalıştığını ve tüm Dünya’ya seminerler, dersler, kurslar verdiğini bir yandan da mandalinalarını yetiştirmeye devam ettiğini görmek, okumak çok ilginç, çok ibretlik bir mesai çıkarıyor insanın karşısına…
Başlıktaki söz dizisi Shizen nōhō (自然農法) ne demek diye soracak olursanız, Japon Masanobu Fukuoka ‘nın İngilizce’ye natural farming olarak çevrilen, Türkçe’de kendisine Doğal tarım, Hiçbir şey yapmama tarımı ve Fukuoka Metodu olarak üç tanımlama bulmuş bir tarım felsefesi…
Bilindiği gibi İngiliz Leydi Eve Balfour, Avusturyalı Rudolf Steiner, Amerikalı Rodale ile Japon Masanobu Fukuoka organik tarımın öncülerinden oldular. Permakültür gibi bazı yaşam felsefelerinin ilham kaynağı olan bu bilim insanları ve felsefecilerine bugünün tarım dünyası çok şey borçlu. İsterdim ki literatürde araştırma yaparken tarıma katkı sunmuş Türk bilim insanlarının, felsefecilerinin de adlarını okuyayım. Eminim ki çok var. Konuştuğum insanlar arasında “…benim nenem şöyle yapardı, dedem köye karşı durdu şu uygulamaları yaptı çok başarılı oldu, hiç ilaç kullanmadığı halde amcamgilin her zaman çok bereketli ürünleri olurdu…” gibi gibi hikâyeler dinliyorum. Eksik olan ise yazılı kaynak. Permakültür yaklaşımda “kardeş bitkiler” metodunda, meşhur üç kız kardeş (plant sister) ekim yöntemi var ya, işte onu kendi evinin önündeki bahçede uygulayan çok insanımız varmış. Sorular sorduğumda “…e ben de mısır, fasulye ve kabak yan yana ekerdim…” diyorlar. Yükleme dikkat ettiniz mi? “…ekerdim…” Kendileri yaşlandılar ekmeye devam etmediler. Eğer devam ettilerse torunlar bu yöntemi uygulamadılar çünkü çok ürün elde edip çok kazanmak için ilaçlı tarıma geçtiler. Devam etmedilerse de ekip biçmeye, bilgi yazılı kaynağa aktarılmayarak o dede o nine ile kaybolup gitti ya da gidecek. Tanıdığım herkese diyorum ki en azından bildiklerinizi, öğrendiklerinizi bir blog sayfasında yazın, internet ortamında bari bir iziniz kalsın. Araştırılsın, deneyleri yapılsın. Einstein’ın şu sözü söylediğini aktarırlar hep: “…üçüncü Dünya savaşı nasıl olur bilmiyorum ama dördüncüsü olursa taş ve sopalarla savaşılacak…” Yani diyorum ki öylesi bir durumda aktarılan bilgilerin, tohumların kıymeti çok büyük olacak, insanoğlunun teknoloji ile yapabildiklerinin ardındaki kibri yok olup gidecek. Aklı ve fizikî gücüyle ne yapabildiği önem kazanacak.
Fukuoka tüm dünyada, çağrıldığı her yerde tarımın nasıl yapılması gerektiğini anlatmış. Sayısız faydalı eser bırakmış. Ölümünden sonra da bahçelerinin yönetimini torunu devralmış. Ancak Fukuoka’nın uygulamalarını sürdürürken bazı zorluklar yaşamış. Sebebine gelince: Fukuoka’nın kendi deyimi ile “…tarım sadece yiyecek üretmek değil aynı zamanda ruhanî bir yaklaşımdır…” anlamını içeren shizen nōhō, bugünün permakültür yaklaşımı ya da bu yaklaşımın uygulanması ile bazı farklılıklar gösteriyor. Örneğin, bugün kompost topraklarımız için neredeyse kahverengi- siyah altın olarak kabul edilirken ve çeşit çeşit kompost üretimi yapılıp herkesin yapması da teşvik edilirken Fukuoka her tür gübreyi ve kompostu gereksiz buluyor. Bugün iki yolla da yani makineler kullanılarak, toprak sürerek de “kazısız tarım” anlayışını kabul ederek de organik tarım yapılabiliyor ancak Fukuoka makineyi de toprak sürmeyi de gereksiz buluyor. Bugün doğru ve zamanında budamanın önemi sıkça vurgulanırken Fukuoka budamayı da gereksiz buluyor.
Peki Fukuoka ile aynı olan görüşler nelerdir?
-Tarım yaparken doğaya ve tüm canlılara saygı duymak ve elde edilen tüm ürünler için şükretmek.
-Doğada kendiliğinden büyüyen tüm bitkilerin yaşamlarını teşvik etmek. Var oluşlarının gerekçelerini anlamaya çalışmak.
-Yabani ot temizliğinin hunharca değil belli yerlerde yapılmasına dikkat etmek.
-Böcek ve yabani ot ilaçları kulanmamak gerek.
-Ekosistemde bir karmaşıklık var ise onu tanıyıp anlamaya çalışmak. İnsanlığın faydası için nasıl kullanılacalığını araştırmak.
-Çok eski uygarlıkların tohumları saklamak için yaptığı kil bilyelerini bugünün anlayışına göre değiştirip geliştirip kullanmak.
Fukuoka 2008’de 95 yaşındayken hayatını kaybetmiş ve ardında pek çok eser ve ödül bırakmış. Ancak yaşadığı dönemde de bugün de yaptıklarına saygı duyulsa da ekosisteme gösterdiği yakınlığı insanlardan ve insan toplumundan esirgediğini ya da başka bir deyişle ikinci plana attığı ileri sürülerek de oldukça eleştirilmiş ve ölümünden sonra da bu eleştiriler mandalina bahçelerini devralan torununa yöneltilmiş. Komşu bahçelerden bazı şikâyetler olunca nispeten bir kaç önlem alınsa da sadece Fukuoka’nın yaşadığı evin etrafı ona olan saygıdan hiç ellenilmeden onun koruduğu gibi korunmaya devam edilebilmiş.
Bizde de tarımda iyi örneklerin yazılı kaynaklarla gelecek nesillere aktarılmasını can-ı gönülden dilerim. Yanlış anlaşılmasın iyi tarım uygulamalarını, okularla yapılan çalışmaları, açılan atölyeleri, verilen dersleri duyuyorum elbette…Bahsettiğim şey yazılı olarak da aktarılması..
Var da ben bilmiyorsam ya da erişememişsem en azından haberdar ederseniz öğrenmiş olurum ve sevinirim
Klişe biliyorum ama yazmadan duramayacağım: “…bilgi de sevinç gibi paylaşıldıkça çoğalır…”.
NOT: Görselleri aylık ücretini ödeyerek abone olduğum @Canva programı ile hazırladım.