Bilindiği gibi İngiliz Leydi Eve Balfour, Avusturyalı Rudolf Steiner, Amerikalı Rodale ile Japon Masanobu Fukuoka organik tarımın öncülerinden oldular. Permakültür gibi bazı yaşam felsefelerinin ilham kaynağı olan bu bilim insanları ve felsefecilerine bugünün tarım dünyası çok şey borçlu.
Doğal yoldan ekim dikim nasıl yapılır diye araştırırken karşıma Fukuoka Metodu diye bilinen ve japoncası Shizen nōhō olan kavram çıktı.
Shizen nōhō nedir?
Shizen nōhō (自然農法) ne demek diye soracak olursanız, Japon Masanobu Fukuoka ‘nın İngilizce’ye natural farming olarak çevrilen, Türkçe’de kendisine Doğal tarım, Hiçbir şey yapmama tarımı ve Fukuoka Metodu olarak üç tanımlama bulmuş bir tarım felsefesidir.
Fukuoka’ya göre shizen nōhō “…tarım sadece yiyecek üretmek değil aynı zamanda ruhanî bir yaklaşımdır…” anlamına gelmektedir.
Bugünün permakültür yaklaşımı ile Fukuoka Metodu arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır.
Permakültür yaklaşım ile Fukuoka Metodu arasındaki benzerlikler nelerdir?
1.Tarım yaparken doğaya ve tüm canlılara saygı duymak ve elde edilen tüm ürünler için şükretmek.
2.Doğada kendiliğinden büyüyen tüm bitkilerin yaşamlarını teşvik etmek ve var oluşlarının gerekçelerini anlamaya çalışmak.
3.Yabani ot temizliğinin ve mücadelesinin yoketmeye yönelik olmamasına özen göstermek ve bu işlemin gerekli yerlerde, doğal metotlarla yapılmasına dikkat etmek.
4.Zehirli kimyasal içerikli böcek ve yabani ot ilaçlarını kulanmamak.
5.Ekosistemde bir karmaşıklık var ise onu tanıyıp anlamaya çalışmak. Bu karmaşanın insanlığın faydası için nasıl kullanılacalığını araştırmak.
6.Çok eski uygarlıkların tohumları saklamak için yaptığı kil bilyelerini bugünün anlayışına göre değiştirip geliştirip kullanmak.
Permakültür yaklaşım ile Fukuoka Metodu arasındaki farklılıklar nelerdir?
1.Bugün kompost topraklarımız için neredeyse kahverengi/ siyah altın olarak kabul ediliyor ve çeşit çeşit kompost üretimi yapılıp ilgili herkesin de kompost yapması teşvik ediliyor. Ancak Fukuoka her tür gübreyi ve kompostu gereksiz buluyor.
2.Bugün makineli/makinesiz toprak sürülerek organik tarım yapılabiliniyor. Ancak Fukuoka makineyi de toprak sürmeyi de gereksiz buluyor.
3.Bugün doğru ve zamanında budamanın önemi sıkça vurgulanırken Fukuoka budamayı da gereksiz buluyor.
Fukuoka kimdir?
Japon felsefeci ve çiftçidir. Hayatı boyunca geleneksel tarımı savunmuştur. Doğanın sesini dinlemenin önemi üzerinde durmuş ve pek çok bilimsel makale yazmıştır. Tüm dünyada, çağrıldığı her yerde tarımın nasıl yapılması gerektiğini hiç bıkmadan anlatmıştır.

Fukuoka 2008’de 95 yaşındayken hayatını kaybetmiş ve ardında pek çok eser ve ödül bırakmıştır. Ancak yaşadığı dönemde de bugün de yaptıklarına saygı duyulsa da ekosisteme gösterdiği yakınlığı insanlardan ve insan toplumundan esirgediğini ya da başka bir deyişle ikinci plana attığı ileri sürülerek de oldukça eleştirilmiş ve ölümünden sonra da bu eleştiriler mandalina bahçelerini devralan torununa yöneltilmiş. Komşu bahçelerden bazı şikâyetler olunca nispeten bir kaç önlem alınsa da sadece Fukuoka’nın yaşadığı evin etrafı ona olan saygıdan hiç ellenilmeden onun koruduğu gibi korunmaya devam edilebilmiş.
Doğal tarım ile ilgili ülkemizde yapılan uygulamaları yazılı olarak aktarmanın önemi:
Fukuoka’nın hayatı boyunca, savaş zamanlarında bile, umudunu yitirmeden tüm Dünya’da çağrıldığı her yere gidip seminerler, dersler, kurslar verdiğini, kitaplar yazdığını, bir yandan kendi bahçesinde mandalinalarını yetiştirmeye devam ettiğini okumak bize de ilham olmalı.
Doğal tarım uygulamaları ile ilgili kişilerle yaptığım sohbetlerde Permakültür yaklaşımda “kardeş bitkiler” metodunda, meşhur üç kız kardeş (plant sister) ekim yöntemini kendi evinin önündeki bahçede uygulayan pek çok kişi olduğunu öğreniyorum. Bu kişilerden yaşça büyük olanlara sorular sorduğumda “…e ben de mısır, fasulye ve kabak yan yana ekerdim…” diyorlar. Yükleme dikkat ettiniz mi? “…ekerdim…” Kendileri, belki artık ekecek toprakları olmadığından belki yaşlandıkları için ekmeye devam etmediler. Bu durumda da sahip oldukları tecrübeye dayalı bilgiler, yazılı kaynağa aktarılmadığında, o dede o nine ile kaybolup gitti ya da gidecek.
Tanıdığım herkese diyorum ki en azından bildiklerinizi, öğrendiklerinizi bir blog sayfasında yazın, internet ortamında bari bir iziniz kalsın. Araştırılsın, deneyleri yapılsın. Einstein’ın şu sözü söylediğini aktarırlar hep: “…üçüncü Dünya savaşı nasıl olur bilmiyorum ama dördüncüsü olursa taş ve sopalarla savaşılacak…” Öyle bir durumda, insanoğlunun teknoloji ile yapabildiklerinin ardındaki kibri yok olup gidecek. Aklı ve fizikî gücüyle ne yapabildiği önem kazanacak. Aktarılan bilgilerin, çoğaltılıp paylaşılarak korunan tohumların kıymeti çok büyük olacak.
NOT: Görselleri aylık ücretini ödeyerek abone olduğum #Canva programı ile hazırladım.
Bir yanıt yazın