İnanılmaz, inanılmaz….Yıllarca bilimsel, siyasi ve kişisel gelişim kitaplarına o kadar çok gömülmüşüm ki edebiyatın sıcacık kolları olan romanları unutmuşum. Öyle büyük bir susuzlukla okuyorum ki anlatamam…Ne televizyon ne sosyal medya beni okumaktan alıkoyamıyor çok şükür…Öyle bir sıraya dizdim ki kitaplarımı gün 24 saat nasıl yetecek bana bilmiyorum ama bir ucundan tutup okuyor okuyor okuyorum….Evin sağına soluna ve el çantama kitaplarımı yerleştiriyor ve nerede hangisine denk gelirsem okuyorum. Körlük romanı ise bir baş yapıt kesinlikle… Jose’yi çok kıskandım…Nasıl düşünmüş nasıl kurgulamış nasıl anlatmış…Bu kitaptan yıllarca kaçtım ben aslında. Çünkü gözlük kullanıyorum yıllardır ve gözlüğe rağmen onda on göremiyorum maalesef ve bu beni görme konularında çok hassas kılıyor. Bu kitabı kitapçı raflarında gördüğümde elime bile alamadım düşünün….Çok isterdim kartal gibi gözlere sahip olmayı…Kendim ettim kendim buldum ve biraz da baba mirası aldım tabii…Miras olarak para pul mal mülk kalmadı ama nur topu gibi göz rahatsızlığı kaldı bana… Ne yapalım kaderden öte bir yol yok derdi annem…
Demagoji kısmını geçtiğime göre kitaptan bahsedebilirim artık. Pişman olmadan da yazdıklarımı yayınlamayı düşünüyorum bir an önce bakalım değiştirecek miyim düşünce mi?
Bir insan kör olunca her yer kapkaranlık oluyor diye duymaz mıyız hep? Jose Saramago olmazsanız beyaz körlük diye bir şey düşünemezdik sanırım. Saramago düşünmüş ve anlatmak istediklerini içeren bu kocaman metaforu, beyaz körlük olarak ustalıkla kullanmış…Romanın kahramanları kör olunca etraflarını süt beyazı gibi gördüklerini söylüyorlar. Acaba bu durumda dış hareketleri dalgalı bir şekilde hissediyor olabilirler mi?
Kitapta körlük bulaşıcı bir durum gibi ama inanın benim gibi gözlüklüyseniz size bulaşmıyor:) Yani endişe etmeden, gönül rahatlığıyla okuyabilir ve hayal dünyanızın sınırlarını genişletebilirsiniz. Hatta gelecekte olabilecek bazı olaylara karşı algınız daha açık olabilir…Okumazsanız gerçekten kitapta yaşananları hayal dahi edemeyebilirsiniz. Görmenin çok önemli olduğunu çok iyi bildiğimi zannediyordum ama öğrendim ki sadece zannediyormuşum….Günlük hayatımızda refleksif bir şekilde yerine getirebildiğimiz her şey görme ile doğrudan ilgili, gözünü kapatıp uyumak bile…
Jose’nin yazdıklarını okuyun, ister ülkenin siyasi gündemine yorun, ister toplumda giderek artan yozlaşmaya yorun, ister evli bir çiftin ilişkisinin alabileceği değişik hallerine yorun ister kadın erkek ilişkilerinin geçireceği evrelerin neler olduğuna kafa yorun, ister edebi anlatım ile bir olayın nasıl anlatılabileceğinin çeşitli versiyonlarını okuyun, ister tutarlı bir kurmacanın nasıl olabileceğini okuyun her yönden tatminkâr bir okuma yaşayabileceğinizi naçizane garanti edebilirim.
Bu kitabı okuduktan sonra asla okumadan önceki siz ile okuduktan sonraki siz aynı olmayacaksınız emin olabilirsiniz. Böylesi bir maceraya atılmak isterseniz bu kitabı okumalısınız. Her kitap insanı değiştirir ama bu kitap insanı gerçekten bambaşka bir insan yapabilir. Yalnız şöyle bir handikap var ki artık insanları körlük kitabını okuyanlar ve okumayanlar olarak iki sınıfta görebilirsiniz. Benim okumadığımı duyanların şaşkın gözlerle bana baktıkları gibi…Okuyanlarla da aynı cephede olduğunuzu zannetmeyiniz tabii ki… Sonuçta kör olanları aynı binaya topladıklarında onların da hepsi aynı tepkileri vermemişlerdi, öyle değil mi? Ne demişti çavuş: “Körler yön bulmayı çok hızlı öğrenirler…” Bir yandan da şoför, iki polis ve ilk kör olan kişi sırayala mezar çukurunu kazarken düşündüler:” Doğadan beklenen, ölüm karşısında kinin gücünü ve zehrini yitirmesidir, öte yandan yaşlanmış nefretler dinmek bilmez dedikleri de doğrudur, hem edebiyatta hem de yaşamda sık sık kanıtlanır ama doğrusunu söylemek gerekirse bu durumda nefret yoktu ki yaşlanmış olsun…” diye düşünmüşlerdi haksızlar mıydı? Asla böyle bir hüküm verilemez çünkü yaşayan bilir… Bunun yanında çok da doğru değil midir “…peşin ödeyenin sonunda daima kötü hizmet aldığını unutmak…” Biliyorum cümleleri kitabın farklı farklı sayfalarından şu anki hissiyatıma uygun olarak alıntılar yaptım. Yeniden okuduğumda belki başka cümleleri alırım bilemiyorum…
Yeni roman anlayışına alışamamış okurlar bu türlü bir distopik romanı okurken biraz zorlanacaktır. Çünkü alıştığımız anlamda noktalama işaretlerini kullanmamış Saramago…Ne nokta ne de virgül alışılan düzende değil ancak kendinizi romanın akışına serbestçe bırakırsanız harika bir deneyim yaşarsınız. Bu noktada çokça büyük laflar edebilirim ama yapmayacağım. Aldığım lezzete hürmet edecek ve Jose Saramago’nun kitabın son sayfasında Doktorun Karısı’nın ağzından yazdığı “…sonradan körleşmedik, hep kördük, gören körler mi, gördüğü halde görmeyen körler.” cümlesi ile yazımı bitireceğim:)
Keyifli okumalar dilerim…
Bir yanıt yazın