Oxford Üniversitesi bu sene, Oxford Word of the Year’ın 20. yılını kutladı. Yirmi yıldır o yılı eniyi ifade eden sözcüğü seçiyorlar. Yapılan halk oylaması ve dil uzmanlarının katılımıyla hazırlanan kelimeler listesinden bir kısa listeye ulaşılıyor, sonra da en çok kullanılan kelimeyi yılın kelimesi olarak seçiyorlar. Yirmi yılın listesine bakıldığında doğal olarak çok tanıdık sözcüklerle karşılaşıyorsunuz. Bunlardan en bilinenleri sıralamak istersem şu örnekleri verebilirim: podcast ve sudoku 2005 yılının, selfie 2013 yılının, cry-laugh emoji (hani gülerken ağlayan) 2015 yılının, post-truth 2016 yılının, toxic 2018 yılının kelimesi olarak seçilmiş. Bu kelime seçilimleri toplulukların iletişim kültürlerinde ne gibi değişikliklerin olduğunu görmede etkili oluyorlar bence…
Malum hemen hemen hepimizin elinde mini bilgisayarlar yani akıllı telefonlar var. Bu telefonlardaki uygulamalar ile merak ettiğimiz, dikkatli davranmıyorsak merak etmediğimiz her konuda, yazılı ya da görsel içerikleri, Dünya’nın bir başka yerinde yaşayan insanlarla aynı zaman diliminde görüyor, maruz kalıyoruz. Olumsuz karakterde bir cümle kurdum sanırım böyle olmasını da istemiyorum aslında…Telefonlarımız ve bilgisayarlarımız ile hem çok önemli bilgilere erişip araştırmalarımızı yapıp hem de hoş zaman geçirip eğlenebiliyoruz. Ancak her konuda olduğu gibi bu konuda da “azı karar çoğu zarar” deyimini göz önünde bulundurmamız gerekir. Bitirmek üzere olduğumuz yılın muhasebesini yaptığımız bu ayda, geçtiğimiz yılda bilgisayarlarımızla, telefonlarımızla ne gibi şeyler yaptığımızı da düşünerek, kendi 2024’ümüzün dijital olarak nasıl bir şekil aldığını, geriye çekilip görme fırsatımız olur. Memnuniyetimize göre de önümüzdeki yıl için daha gerçekçi yorumlarda bulunabilir, planlar yapabiliriz. Yalnız burada gerçekçi olabilmemiz için spesifik olarak bir konuyu araştırmak için bilgisayarın arama çubuğuna aradığımız şeyi yazdığımızda sadece o konuyu inceleyip bırakabildik mi yoksa aklımıza gelen her konu için bir pencere açtık mı? Hatta araştırmak istediğimiz konu ile ilgili bilgisayarı ya da telefonu elimize alıp kendimizi bir alışveriş sitesinde ya da hikâye kaydırmada bulduk mu? gibi sorulara dürüstçe cevap vererek kendi değerlendirmemizi öğretici bir şekilde yapabiliriz.
Sanırım word of the year oylamasına katılan kişiler de aynı sorgulamadan geçirmiş ki kendini 2024’ün kelimesi Brain Rot çıkmış. Bu kelime de Oxford University Press’in Ekim ayında yayınlanan yazısında şu şekilde tanımlanmış: Beyin çürümesi, “özellikle önemsiz veya zorlayıcı olmayan materyalin (şimdi özellikle çevrimiçi içerik) aşırı tüketiminin sonucu olarak görülen, bir kişinin zihinsel veya entelektüel durumunun varsayılan bozulması” . Dil uzmanlarının belirttiğine göre bu brain rot teriminin kullanılma sıklığı geçen yıl ile bu yıl arasında %230 artmış.
Bana göre ara sıra, vaktiniz varsa ya da kafa dağıtmak için amaçsız ekran kaydırma “…ne var ne yok…” diyerek, çok kısa sürmesi şartıyla kabul edilebilir. Benim kıstasım şu oluyor bu durumda: Ne var ne yok diyerek içeriklere bakıyorsam, uygulamamın algoritmasının bana gösterilenler kısmını çok çeşitlendirmemesi adına, bana göre kalitesiz görünen içeriklerde bu neymiş sorusunu bitirmeden hızla içeriği geçmek oluyor ki maruz kalmayayım. Bir de böylesi bir gezinmeden önce saat kaç diye farkında olarak kendime not düşüyorum ki tekrar saati kontrol ettiğimde geçen sürenin ne olduğunu bileyim. İnanın bu öz kontrol epeyce koruyor insanı.
Beyin çürümesi terimini ilk kim kullanmış diye baktığımda kullanılan yıl oldukça şaşırtıcı geldi ama sonra Aristotales aklıma gelince de niye şaşırıyorum ki dedim:) 1854 yılında Amerikalı yazar ve filozof Henry Thoreau, Walden ya da Ormanda Yaşam adını verdiği bir kitap yazmış. Bu kitapta da toplumun birden fazla şekilde yorumlanabilen ya da karmaşık olan fikirleri basit olanlar lehine değersizleştirme eğilimini eleştirmiş ve bunu da zihinsel ve entellektüel çabada genel bir düşüşün göstergesi olarak gördüğünü yazmış ve sormuş: “…patates çürüklüğü tedavi edilmeye çalışılıyorken beyin çürümesini kimse tedavi etmeye çalışmayacak mı?..”.
Son olarak aklıma neden Aristotales geldi, onu da aktarayım: Gençlikten şikâyet edenlere çok sık tekrarladığım bir cümlem var: Aristo bile milattan önce 300 lü yıllarda “…gençlik çok kötü durumda, kabalar, düzgün yemek yemeyi bilmiyorlar, yetişkinlere ve öğretmenlere karşı çok saygısızlar…” diyor ve ailelere ile eğitimcilere, bu konuda derhal bir şeyler yapmanın gerektiğini söylüyor. Aradan geçen yüzyıllarda çok da farketmiyor kuşak çatışması…Konu aynı içerikler farklı. Üstelik Oxford University Press’ten Casper Grathwohl’ un dediğine göre bu terimin yaygınlaşması dijital içeriklerin oluşturulması ve kullanılmasından büyük ölçüde sorumlu olan kesim Z ve Alfa kuşakları. Dolayısıyla bu kuşaklardan meydana gelen topluluk, brain rot yaşanmasına sebep olan sosyal medya kanalları ile bu ifadenin yaygınlaşmasını sağladılar. Yani efendim, gençler hem durumu yaratıyorlar hem de bunun farkında oluyorlar. Bu durumda öz farkındalığı olan gençler sosyal medyayı da , içerikleri de ileriye taşıyacak olan gençlerdir. Beyin çürümesi yaşayan, bunun farkında olamayan, uyaranları da dikkate almayanlar ise çürüyeceklerdir. Bu sebeple kuşak çatışmasının etkisine kapılıp genelleme yaparak kutuplaşmaya sebep olunmaması gerekir diye düşünüyorum. Birbiriyle anında etkileşime girebilen tüm Dünya’da, genç ya da yaş almış bireylerin tamamı, değişirken gelişirlerse içinde bulundukları toplumların beyinleri daha iyi işleyebilir, üretebilir.
Mutlu yıllar dilerim. Hepimiz için sağlıklı, mutlu, huzurlu bir 2025 yılı geçirmek dileğiyle…
NOT: Ben bu yazıyı yazarken bu senenin pantone rengi de belli oldu. Pantone Renk Enstitüsü “duyusal ve rahatlatıcı bir sıcaklıkla bezenmiş yumuşak bir kahverengi” olan Mocha Mousse rengini 2025 yılının rengi olarak ilan etti. Bilindiği gibi 2024 yılı pantone rengi “Kadifemsi, nazik bir şeftali rengi olan bu tonun, zihni, bedeni ve kalbi zenginleştiren kucaklayıcı ruhu” olarak tanımlanan Peach- Fuzz rengiydi.
Bir yanıt yazın