Şu aralar Roma tarihi ile ilgili kurgu dışı bir kitap okuduğum için zamanımı çok alıyor ve aldığım çeşit çeşit romanlarımı okumam aksıyor maalesef…Maalesef diyorum çünkü baktıkça içimde kıpırdıyorlar bir an önce içindeki hayatları öğrenmek istiyorum. Her neyse az kaldı sayılır Mary Beard’ın SPQR- Antik Roma Tarihi adındaki harika anlatımlı kitabını bitirmeye…Bu tür kitapları okurken mehter takımının hareketlerine benzer şekilde okuyorum, üç sayfa ileri iki sayfa geri, çabuk bitemiyor tabii…
Belirttiğim okuma durumu varken yemek yaparken falan aklıma daha önce okuduğum ve beğendiğim kitapları da getiriyorum ki hatırlayayım konularını…İşte bunlardan biri de Nermin Yıldırım’ın Ev romanıydı…Hemen kaleme almak istedim, hafızamdan silinmesin diye…(NOT: Şimdi romanın konusunu yazarken Finisterra Burnu’nu yazıyordum ki Roma tarihinde romalıların, bu burnun, Dünya’nın sonu olduğuna inandıklarına dair bir yazı okuduğum aklıma geldi. insan beyni ne ilginç çağrışımlarda bulunuyor iki kitap arasında değil mi?)
Geçen yaz okuduğum Ev romanı yazarın kitaplarından ilkiydi. Zaman zaman sıkılsam da çok severek okudum. Tıpkı hayat gibi…Bu romanın konuşulduğu ortamlarda kitabı, ya pek sevmeyenler ya da çok sevenler vardı. İlgimi çekti. Bir de üstüne kitap rafında üstünde örgü ipi yumağı olan kitap kapağını görünce “alayım, bence pişman olmam” dedim. Arka kapağında da “…Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.” paragrafını okuyunca içini karıştırmaya bile gerek görmeden kitabı aldım. Bu arada yine rafta yanında duran Bavula Sığmayan romanının arkasındaki “Başımı göğe kaldırıyorum, Şimal Yıldızı’nı arıyor gözlerim. O kayıp. Bense birilerinin giderken ardında bıraktığı çığlık gibi hayattayım.” paragrafının olduğu kitabı da yanında aldım:) İyi ki almışım…
Ev romanın konusu nedir?
Yine bir yol hikâyesi…Tıpkı Açık Şehir romanındaki gibi yürüyerek iç dünyasına da yolculuk yapan bir roman kahramanı var. Adı Seher. Tamamının 960 km olduğu Camino de Santiago yolunun son 263 kilometresini yürüyüp Finisterra Burnu’na ulaşmak isteyen Seher’e, her ne kadar Seher istemese de, arkadaşı, dostu Ogo da katılır.
Ogo karakteri roman boyunca hem okuyucunun hem de roman kahramanı Seher’in konular arasında kaybolup gitmesini önlüyor aslında…Ogo’nun olduğu sahnelerde Seher’in yapayalnız kalıvermediğini bilmek okuyucuya kendini iyi hissettiriyor bence, hele romanın sonunda onların ağzından bir kez daha dinleyince…

Seher’in Finisterra burnundaki Fener’e ulaşıncaya kadar yolda karşılaştığı diğer insanlar, onlara eşlik etmeyi seçen patili dost Şerbet, konakladıkları noktalar ve uzun yürüyüşün getirdiği zorluklar, rastlanılan güzelliklerle dolu olan yolculuğu var romanın sayfalarında.
Daha başlarken roman, Seher’in iç dünyasına yolculuğa çıkmak için adeta son damlayı oluşturan, psikologuna birden anlatıverdiği, dedesinin ölüm sahnesini okuyor ve o anda irkiliyorsunuz. Sahnede, yerde dedesi atıyor, bembeyaz çarşafla üstü örtülmüş ve tıpkı bizim çocukluğumuzda olduğu gibi çarşafın üstüne bıçak bırakılmış.(bu konuda çeşitli inanışlar var: ölü beden yıkanmaya gidene kadar şişmesin diye de şeytan gelmesin diye de konduğunu söyleyenler var). Arkasından da ona bakacak kimse kalmadığı için Seher’in ilk kez evinden taşınmak zorunda oluşunu okuyor ve kahramanın iç dünyasına da yolculuğa başlıyorsunuz. Artık dünya üzerinde ileri doğru yapılan yürüyüş ile iç dünyada geriye doğru yapılan yürüyüş paralel biçimde ilerleyecek romanda…
“Bütün vedalar zordur. Bütün kopuşlar da öyle.Bazen olmayacak şeylere alışırız. Tutunmaya çalışırız. Sonra bir yerlerde omuzlarımız düşer, beceremeyeceğimizi anlarız. O vakit kesip atmak gerekir…” diyor sonuna doğru Seher… Şu tutunmaya çalışırız cümlesi ne kadar sade ve acıklı bir cümle. Ya omuzlarımız düşer, beceremeyeceğimizi anlarız ne çok paragraf içeriyor bünyesinde…Ve sonunda fenere ulaştığında içindeki geriye doğru yürüyen geçmişinde de yol bitiyor. Gerisini romanı okuduğunuzda bulacaksınız.
Keyifli okumalar dilerim.
Not: Her ne kadar tüm kitaplarım gibi kendi paramla da alsam #reklam yazmalıyım sanırım.
Camino de santiago
Bir yanıt yazın