Yaşlı bir ebeveyniniz var ve yıllar önce emboli atımı sebebiyle kısmî felç mi geçirdi? Evde bakımını bir bakıcı ile sürdürürken aniden yoğun bakıma mı kaldırmanız gerekti? Yoğun bakım sürecinden sonra “…artık midesine açtığımız PEG ile (mama ile beslenmenin sağlanması için serum borusu gibi bir borunun takılması işlemi) beslenmesi sağlanacak…” mı dendi? Bunun üzerine başladınız araştırmaya…Neyi mi?
(En başta şunu yazmalıyım: Anlatacağım her adımda yanınızda bu konulardan anlayan, sizin her duygusal halinizde o da sizinle duygularına kapılmayıp sizinle beraber dolaşabilecek, siz böylesi bir durumda paradan konuşmaya utanırken bu konuları sizin yerinize konuşabilecek, sizi hiç bir halinizle yargılamayacak bir arkadaşınıza, yakınınıza ihtiyaç var. (Parantez içinde parantez açtığımın farkındayım ancak yeri gelmişken özeleştirimi yapacağım: Ben biraz fazla empatik bir insanım, insandım…Yani birinin bir sıkıntısı, üzüntüsü olduğunda neredeyse ondan fazla düşünüp, üzülme ve çare arama durumum vardı. Öyle ki kendi hayatımı unutup sadece o konuyu düşünecek kadar. Zamanla bunun çok acısını çok çekip hatta enayi durumuna düşmeyi de çok yaşadığım için kendimi eğitmeye başladım. Ancak yaşadığım son deneyimlerin toplamı bana minimum empatik olmayı öğretti. Bu hem kendimi korumak hem de sıkıntısını, üzüntüsünü dinlediğim ya da gördüğüm, duyduğum canlılara daha iyi yardım edebilmek için oldukça faydalı bir öğreti oldu.) Bunun yanında telefona her elinizi attığınızda aramalarınıza, mesajlarınıza cevap verebilecek ancak siz telefona, mesajlara cevap veremediğinizde size kırılmayacak aksine “…seni o kadar iyi anlıyorum ki…” diyebilen eşinize, akrabanıza ve arkadaşlarınıza da ihtiyacınız var. Çok şükür süreçte ben bunları yaşayabildim. Hepsinin varlığına binlerce teşekkür ediyorum. Her gece yattığımda kalbimdeki yerlerini yokluyorum. Diğerleri mi? Diğerleri adı üstünde “diğerleri”…Bir duygu yüklemeye gerek yok…)
Nerede kalmıştık? Başladık araştırma yapmaya…Hangi konuda araştırma yapacaktık?
Tabii ki yaşlı ebeveynimizin yoğun bakımdan çıkınca nerede bakılacağı konusunda…Bu araştırmaya öncelikle yaşadığınız yerin devlet hastahanelerinin palyatif bölümlerinden başlamalısınız. Bu araştırmanın neticesinde göreceğiniz daha doğrusu alacağınız yanıtlar şöyle olacaktır: “…maalesef müsait yerimiz yok…” “…müsait yerimiz olsaydı bile sırada başka hastalar da var…Maalesef palyatif bölümümüz dolu. Bize telefon bırakmayın, siz her gün arayarak bilgi edinebilirsiniz…”. Eğer müsait yerleri olan bir hastahane bulursanız da şöyle cümleler kurulacak: “…Biz hastanızı sınırlı süre ile kabul ediyoruz. Bu süre duruma göre 15 günden en fazla bir aya kadar uzayabilir. Bu süre zarfında hastanın yanına mutlaka 24 saat yanında kalacak bir hasta bakıcı istiyoruz. Biz size bir bakıcı öneremeyiz etik değil. Kendiniz bunu çözeceksiniz…”.
Bundan sonra bir bakıcı arayışına girersiniz. Hasta bakıcılara “…size telefon bırakan bakıcı var mı?…Varsa irtibat sağlayabilir miyiz?…” gibi sorular yöneltir duruma göre çeşitli cevaplar alırsınız.( Burada bu kavramlarla ilk kez karşılaşıyorsanız hastabakıcı ile bakıcı kavramları iki ayrı işi temsil ediyorlar. Hastabakıcı hastahanelerin ve kurumların bünyesinde sabit çalışan kişilere deniyor. Bakıcı ise günlük ücrete tabii olan belirli süre için bakma işini yürüten kimselere deniyor…) Şansınız varsa hasta bakıcı size geri döner ve bir kaç isim bulduğunu sizin telefonunuzu onlara verdiğini söyler. Bu arada bilmediğiniz bir numara sizi arar ve bir umutla açarsınız. Telefondaki bakıcı adayı aslında bir başka hastaya baktığını sizinle belirli bir sürenin sonunda irtibata geçeceğini söyler. Sakın bu süre zarfında sadece o hasta bakıcıya bağımlı kalmayın çünkü o size verdiği cevabı işine gelmediği sürece asla hatırlamayacaktır. Bu yaşlı ebeveyninizin daha önceki hastahaneye yatış tecrübelerinden ezberinizdedir artık…Şimdiki tecrübeye göre de sabitlendi maalesef:(
Yeniden bir arayış başlar hemen. Kaybedecek zaman yoktur çünkü her an telefonunuz çalar ve yepyeni bir durumla karşılaşırsınız.
Hemen içinde doktor, hemşire ve hasta bakıcı bulunduran merkezleri araştırmaya başlarsınız. Elbette internet aramaları en büyük destekçinizdir. Ancak “…ya benim bir arkadaşımın ebeveynine de aynı şey olmuştu ve şuraya götürmüşlerdi…” türünden cümleler de duymak istersiniz. Bu durumda hemen arkadaşlarınıza, aile üyelerinden süreçte yanınızda olamasa da manen her daim yanınızda olduğunu hissettirenlere durumu mesajlarla sormaya başlarsınız. Bu aşamada o kadar çok telefonla konuşursunuz ki mesajlar kurtarıcınız olur adeta…Onlar da size buldukları merkezlerin isimlerini atarlar. Gerçek kişilerden gelen haberler olduğu için bu isimlerden başlarsınız arayışlara, görüşmelere…
Burada daha efektif hareket edebilmeniz için yapmanız gereken işlemleri adım adım yazacağım:
-Önce elinizdeki isim listesini tek tek internetten açın web sayfalarını şöyle bir inceleyin.
– web sayfalarından incelediğiniz merkezlerin adreslerine bakın ve bir yere not edin.
-Navigasyondan adresleri tek tek yazarak aynı bölgede olanları tespit edip adresleri aynı hat üstünde olanları gidiş istikametinize göre sıralayın. Çok mu teknik geldi? Böyle olmak zorunda çünkü zaten duygusal olarak yorgunsunuz.( En azından ben öyleydim. Öyle ki gerçekten adım sorulduğunda hemen cevap veremiyordum ancak hastamız ile ilgili bilgileri tıkır tıkır sayabiliyordum.) Buna rağmen arabanızı dikkatli şekilde kullanacağınız ve en az on- onbeş merkeze görüşmeye gideceğiniz için hepsinin önünde park edecek, arabadan inecek, tüm olanları en baştan anlatacak, oradaki imkânlardan konuşacak, merkezi gezecek orada kalan diğer yaşlıları görecek, gördükleriniz karşısında içiniz ezilecek, bunlara rağmen görüştüğünüz kişinin sizin için düzenlediği başvuru formunu dolduracak, onlarca isim olan dosyanın en altına koyduğunu görseniz de dik durup teşekkür edip yeniden arabanıza dönecek ve bir sonraki adrese devam edeceksiniz. Bu durumda evet planlı olmazsanız hem işiniz çok uzar hem o gün içinde adreslerin tamamını bitiremezsiniz (ki yarın nasıl bir güne uyanacağınızı bilemediğinizden hepsini bir anda bitirmek çok iyi olabilir) hem de yorgunluğunuzun derecesi kat be kat artar.
-Şimdiii duygularınızı benim gibi yaşadıysanız, bu süreçte bir de şununla baş edeceksiniz: Siz hastanızı bir an önce eve çıkarmak isterken doktorlar size sürekli “…hastamızın bakımevine çıkması daha iyi olur, orada hemşireler, hastabakıcılar, doktorlar oluyor ve hemen duruma müdahale ediyorlar…” dedikleri için çaresiz arama motorundan “bakım merkezi” diye arama yapmaya başlayacaksınız. Karşınıza çıkan internet sayfalarında dikkat etmediyseniz bile, bakım merkezlerine gittiğinizde kapıda “…yaşlı bakım merkezi ve huzurevi...” yazısını gördüğünüzde bir başka konu kafanıza daha yeni dank edeceği için kendinizi en yakın tuvalete atıp hıçkıra hıçkıra ağlayacaksınız (çocukluğunda “huzurevi” kavramının hain evlatla bağdaştırıldığı bir mahallede büyümüşseniz benim gibi). “…Allahım ben ne yapıyorum…” diye… Ama şunu bilin ki evden çıkıp hastaneye yoğun bakıma gittiğinizde artık ebeveyniniz üstünde fazla söz sahibi de olamayacaksınız. Hep “…onun iyiliği için…” diye başlayan cümleler olacak. El mahkûm onlara uyacaksınız. Bir yandan da artık büyüdüğünüz evin hem siz hem de ebeveyniniz için çok geride kaldığını hissedeceksiniz. İçiniz yanacak. Yalnız değilsiniz.
-Bunu da kabulleniyorsunuz merak etmeyin. Şimdi baktığınız merkezlerden size en sıcak gelen yani en iyi bakılacağını düşündüğünüz yer ile anlaşacaksınız; tabii ki boş yerleri varsa. Bu anlaşma çok önemli çünkü yoğun bakımdan çıktığı gün hastanız o merkeze yerleşebilmeli. Midesine takılan boru aracılığı ile besleneceği için ya da başka tıbbi müdahaleler gerekebileceği için…
-Bu noktada, bulduğunuz yerin kaç kişilik oda olduğu, oda fiyatının ne olduğu konuları da devreye girecek. Burada oda fiyatının dışında aylık hangi ekstra masrafların olduğunu mutlaka öğrenin. Bunlar da size fatura edilecek çünkü… Aylık olarak hastadan kan alıp tahlil ettirdiklerini söylüyorlar. Doktorun istediği işleme göre size ne kadar fatura çıkacağı değişiyormuş. Hastanızın bez raporu varsa devlet bezin bir kısmını karşılıyor. Siz merkeze alınan bezin tutarı ne ise devletin ödediği kısmının üstünü tamamlıyorsunuz. Bez işi evde de aynı oluyordu zaten…Mama raporunuz var ama devlet bir kısmını karşılıyormuş. Aynı şekilde alınan mamaya ödenen tutarın üstünü siz tamamlıyormuşsunuz.
-Bu konularda da anlaştıktan sonra merkezde konuştuğunuz yetkililere “…şimdi ne yapmalıyız?…” diyorsunuz. Aynen ev kiralamak gibi “…şu kadar depozito yatırın…” hesabımıza diyorlar. Yatırıyorsunuz. “…sonra …” diyorsunuz “…hastaneden taburcu olurken bizi arayın, size hasta nakil aracı gönderelim…” diyorlar. Bir işi daha hallettiniz ama içinizde kocaman bir boşluk, kafanızda ise tam tersi bir yoğunluk öyle ki sürekli dönüyor ve midenize de kramplar giriyor. Yalnız değilsiniz.
-Tam merkezden ayrılacakken “…hastanız için epikriz, bez, mama, mama makinesi ve burada kalabileceğine dair raporları almayı unutmayın…” diyorlar. Epikriz, hastanın hastaneye yattığı süreden çıkıncaya kadar ki teşhis, tedavi ve yapılan tahlillerin yer aldığı bir rapormuş; bir yeni sözcük daha ekleniverir dağarcığınıza böylelikle…Tam bunu hazmetmeye çalışırken merkezde kalınabileceğini gösterir raporda “…hastanın herhangi bir madde bağımlılığı yoktur; bakım merkezinde kalabilir…” cümlesinin mutlaka yer almasını istediklerini söylüyorlar. Benim gibi olduğunuz yere çakılmayın. Kişisel algılamayın, nerden bilsinler sizin nur yüzlü ebeveyninizin durumunu…
-Yoğun bakımdan yarın taburcu olacaksanız kendi kendinize düşünmeye başlarsınız “…önden düğmeli bir kaç pijama, çorap falan alayım…” .
-Taburcu olunacak gün hasta ziyaret saatinden daha erken gidin hastaneye ve hastanızın taburcu işlemlerinin başlatılmasını, raporların da yanı sıra verilmesini isteyin. Bez, mama, mama makinesi rapor mevzuusunu aslında hastanın taburcu olabileceği hissinin verildiği günlerde doktor ve hemşirelerle konuşmuş olmanız çok iyi olur. Ben de o günlerde zaman mevzuusu çok karışık olduğu için yazımı yazarken bunu yazmayı atladım sanırım. Bir de bu yazımı yazarken daha faydalı olabilmek için olabildiğince duygudan arınmış yazmaya çalışıyorum. Arındıramamışsam kusura bakmayınız…
-Taburcu günü bahsettiğim raporların hazır edildiğini umarak gitmeyin hastaneye…Çünkü hazır olmuyorlar, ille atılacak ama atılmamış imzalar, sistemde onaylanmamış yazılar, sistem arızaları gibi gibi bir çok durum oluyor. Sabırla bekleyin, beklemeyip ne yapacaksınız. Rest çekeyim deseniz en fazla “…tamam madem olmuyor hasta kalsın burada, ben gidiyorum…” deseniz onlar da “…tamam kalsın, kalsın da yarın yine gelip bu işlemleri takip edin olur mu?…” diyecekler. Diyorlar da… Bekleyin “…ya sabır…” İşlemler tamamlanınca da bakım merkezini arayın, nakil aracını göndermeleri için, bu da en şanslı durumda, öyle diyorlar, bir saatlik bir zaman daha bekleme demek…
-(Konudan konuya atladım), merkezden eve döndüğünüz gece telefonunuza bir mesaj daha gelecek, belki de siz merkezden ayrılmadan bir dosya içinde verilir bilemiyorum artık… Bana mesajla geldi: Merkeze gelmeden önce tedarik edilecekler listesi… Listede neler var? yazacağım ama önce “…ben bunları ne zaman tamamlayacağım?…” telaşına düşmeyin. Şöyle bir düşünün “…uzun süreli bir tatile gidiyor olsanız bavulunuzda neler yer alırdı?…” Hastanız yürüyüp konuşabiliyorsa farklı bir hazırlık yürüyemiyor, konuşamıyorsa farklı bir hazırlık gerek bence… Liste için alışveriş ediyorsunuz bir ara! “…Bazılarını da merkeze yerleşince oradaki uzmanlara sorar öyle tamamlarım…” diyorsunuz ve bu doğru karar oluyor gerçekten de…Zaten yine fark ediyorsunuz ki robotlaşmışsınız ve yepyeni gelişen durumlar için çözümler bulup uyguluyorsunuz sürekli…
Bakımevine girişte istenilen belgeler listesinde neler var?
-Yaşlı ya da yakının merkezde kalmak istediğine dair dilekçe,
-Kimlik belgesinin aslı ve fotokopisi (hem yaşlının hem yakınının),
-Yaşlı yakınının ikametgâh belgesi,
-Yaşlı adına düzenlenen “Bulaşıcı hastalığı ve madde bağımlılığı yoktur.” ifadesinin mutlaka yazılması gereken, dahiliye, nöroloji ve psikiyatri doktorları tarafından imzalanması istenen raporun merkeze getirilmesi.
(Burada yaşlınız yoğun bakımda ve oradan taburcu olup merkeze gidecekse işlemler şu şekilde ilerliyor ya da ilerlemiyor mu diyelim?
Hastanenin “sağlık raporu kurulu” yazan birimine gidiyorsunuz. Yukarıda yazdığım biçimde bir rapor almak istediğinizi söylüyorsunuz. Şu cevabı alıyorsunuz: “…Hasta taburcu olmadan bu raporu veremiyoruz. Hasta taburcu olduktan iki gün sonra sistemimize bu bilgi düşer. Ondan da bir gün sonra gelirseniz daha iyi olur. Gelirken yaşlınız yatalak bile olsa yanınızda getireceksiniz! Sedyeye yatırırsınız bişey olmaz! Yaşlınız ile birlikte önce dahiliye bölümüne gideceksiniz doktor görecek uygun görürse imzalayacak. Sonra yaşlınızla beraber nöroloji bölümüne gideceksiniz, sedyeyle gidersiniz bişey olmaz! doktor uygun görürse imzalayacak! Sonra da evet evet sedyede yatan hasta yaşlınızla beraber psikiyatriye gideceksiniz, doktor uygun görürse imzalayacak! Sıra mı bekleyeceksiniz tabii…Yarına mı kalır? Kalabilir! Yine ambulansa biner yine gelirsiniz, ne olmuş ki? Hasta karnından mı besleniyor? Eeeeeee…Tabii ki özel ambulansı arayacaksınız ya da nasıl götürüyorsunuz size kalmış…Aaa unutmadan rapor için de bana göre pek de makul olmayan bir ücreti ödeyeceğiniz söyleniyor. Evet, devlet hastanesi ancak istenilen rapor özel bir rapormuş. Bu sebeple ücretliymiş. Evet para da önemli de kardeşim bi damla kalmış yaşlı yakınınızın bu son demlerinde ordan oraya sürüklenecek olması canınızı en çok sıkan taraf oluyor. Bu durumda özel bir klinik de bu raporu hazırlayabiliyor mu? Yaşlı yakınınızı sedye indir bindir yapmadan raporunuzu alabiliyor musunuz? Alabiliyorsanız kaç liraya alabiliyorsunuz? sorularınızın cevaplarını bulmaya çalışın. Emin olun yaşlı yakınınızı incitmeyecek bir çözüm bulacaksınız.
-Yaşlınıza ait 2 adet vesikalık fotoğraf,
-Yaşlınızın, kullanıyorsa bez raporu, mama raporu, havalı yatağı. ( Bez raporu, mama raporu, mama makinesi raporunu hastaneden çıkmadan önce almanızda fayda var. Allahtan bu rapor için taburcu olma şartı yok!)
-7 takım iç çamaşırı, çorap ve bir kaç takım muhakkak önden düğmeli pijama,
-Bir kaç hırka ve yelek,
-Banyo havlusu, saç havlusu, banyo lifi, el havlusu,
-Takma diş kabı, diş fırçası ve diş macunu,
-Banyo terliği, oda terliği,
-Şampuan, duş jeli,
-Tarak,
-Tırnak makası,
-Islak mendil, kolonya, erkekler için tıraş malzemeleri,
-Kullandığı ilaçlar.
Tüm bu eşyaları yarına kadar nasıl hazırlayacağım diye üzülmeyin benim gibi… En kritik olanları yaşlınızın durumuna göre hazırlayın. Daha çoook gidip geleceksiniz, o zaman tamamlarsınız.
-Merkeze gittiğinizde de yaşlınızı yerleştirirken sizi bir toplantı odasına alacaklar ve bir çok anlaşma metnine imza atacaksınız. Biraz hızlı okumanız varsa madde numaralarının karşısındaki cümleleri hızlıca okuyabilir, fikir edinebilirsiniz:)
-Bundan sonra siz de karşınızdaki uzamana ne zaman mama makinesinin bağlanacağını, o süre zarfında nasıl besleneceğini, enjektörle besleyecek kişinin uzmanlığını, görüşme saatlerini sorabilirsiniz. Zamanla sorularınızın içeriği ve şekli de değişecek…
Bu arada ebeveyninize bakacak olan gündüz ve gece hemşireleri ile tanışıp diyaloğa girerseniz, günü geldiğinde merkezde hastaları dolaşan doktorlarla tanışırsanız daha iyi bir ilişki kanalı da oluşturmuş olursunuz.(Güncelleme: Siz o yakınlığı var zannediyorsunuz ama yakınınız merkezden yoğun bakıma gittiğinde iki gün sonra samimiyet falan kalmıyor. Duygusalsanız kafanıza takmayın demek için yazıyorum. Yani canınızı emanet ettiğiniz yakınınız ister anaokulu, ilkokul öğrencisi olsun ister yurtta kalacak çağda olsun, ister bakımevi yaşında olsun onun yakını sizsiniz. Kişilik özelliğiniz “inanmak” üzerine de kurulu ise hayatta hep “…anlamıyorum neden? ben ona ne yaptım ki?…” sorgulamaları ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Yapmayın…Ben yaptım. Teorik olarak biliyorum nasıl olması gerektiğini ama gönlüme laf anlatmak zor oluyor. Çook sevdiğim bir yakınımızın cümlesi duyduğumdan beri kulağımda çınlıyor ve sık sık kendime söylüyorum artık! Bu sözün hakkını vermeye çalışacağım bundan sonra… Tamam yazayım: “…unutmaki bir gün herkes sana el olabilir ama sen kendine el olamazsın…”)
Bu işleri de yaptıktan sonra ayaklarınız geri geri giderken “…yaptığım işlemler doğru işlemler…” diyerek oradan ayrılırsınız. Hayatı ve içindeki her şeyi sorgulama, yerli yerine yerleştirme zamanıdır. Kıymetini bilin.
Durun daha bitmedi…
Bu aşamada sakın hastane işleri de bitti sanmayın. İki gün sonra gece aniden gelen “…ebeveyninizin kandaki oksijen miktarı aşırı düştü. Yarın hastahaneye sevkedeceğiz…” mesajıyla irkilip sabahı zor edebilirsiniz. 112 en yakın şehir hastahanesi acil bölümüne götürür bırakır. Siz de hızlıca oraya intikal edersiniz. Ancak kapıdaki güvenlik izin verirse yanına girebilirsiniz. Belirsiz bir zamanı bekler ve hastaneden taburcu olacağını öğrenirseniz yine bir özel ambulans bulmanız gerekir.( Unutmayın 112 sadece acil hastaları taşır, sadece tek yönlüdür yani evden alır hastahaneye götürür.) Aradığınız özel ambulans gelir ve söyleyeceği ücrete mukabil yakınınızı bakımevine geri götürür. Orada yeniden hasta kabul işlemleri olur.
Tekrar bilinmezlikleri yanınıza alarak evinizin ya da işinizin yoluna koyulursunuz.
Sanmayın ki artık olaylar duruldu. Bir hafta sonra gecenin yarısı sizi yeniden arayıp ebeveyninizi 112 ile hastaneye sevkedeceklerini söylerler. Hemen yatağınızdan kalkar ve hangi hastaneye gideceğinizi sorarsınız. Bu defa başka bir hastanın acili daha müsait olduğundan hastanızı oraya götürdüklerini söylerler. Hemen navigasyona adresi yazıp yola koyulursunuz. Bu defa işleyişi daha farklı olan bir hastahaneye gelirsiniz. Bir öncekinde neler olduğunu bildiğiniz için orası daha iyiydi diye düşünür bu hastahaneyi beğenmezsiniz önceleri…Merak etmeyin ikinci gün bu hastahanenin işleyişi de makul gelecektir size…Neredeyse bütün yüzler aşina gelecek ve neredeyse oradaki tüm insanların yakınlarının sorunlarını da öğrenmiş olacaksınız.Sizinkiyle beraber onlar için de dua ederken bulacaksınız kendinizi…Ve yine başlamıştır bilinmez zamanlar…
Eğer yaşlınızın kanda oksijen düşüklüğü problemi varsa hastanıza ilişkin yine pek çok belgeye imza atmanızı beklerler. Sonucunda hasta entübe edilebilir (Hastanın artan oksijen ihtiyacının karşılanabilmesi için ince bir boru ağızdan solunum yoluna doğru itilir ve hasta ventilatör adı verilen bir solunum cihazına bağlanmış olur. Bu işleme de entübasyon adı verilir.) Bunun akabinde de boğazından katater açılabilir (Hastanın vücuduna alması gereken sıvı ilaçlarının rahatlıkla verilebilmesi ya da vücudundan sıvı çıkarmak istendiğinde çıkarılabilmesi için boğazına bir cihaz takma işlemiyle ilgili kullanılan bir tabirdir.)
Ve yine başlar yıllar gibi yaşanan günler…
Artık sizden küçüklere verdiğiniz “…esnek plan yapıp yap boz parçaları gibi küme küme planlarınızı gerçekleştirmeyi öğrenmelisiniz…” gibi öğütlerinizi kendinize telkin etmeye başlamanın sırası gelmiştir. Belki de bu sizin tekâmülünüzün bir aşamasıdır. Öğüdünüzü kendinize her akşam yatarken ve her sabah kalkarken tekrarlamayı unutmayın lütfen. Bu sizin mental sağlığınız için oldukça faydalı olacaktır. Naçizane tavsiyemdir…
Öğüdünüzü tuttuğunuz vakit kendinizi çok iyi hissederken hiç olmayacak bir zamanda örneğin trafikte ilerlerken bir öfke nöbetine girerseniz fazlaca üzülüp oraya takılıp kalmayın. “…Bu çok normal, ben de ruhen iyileşmeye çalışıyorum…” diye telkin verin kendinize…
Hastanız mı? Hastanız bu arada bağlı olduğu oksijen makinesinden ayrılabilir, kan değerlerinde düzelme olabilir. Bunu söyleyebilirler hastaneden yetkililer. Yeni durum için yeni ya da aynı seçenekler var olacaktır önünüzde…
Yine sizin için bilinmezliklerle dolu zamanlar başlar. Yoğun bakımda yakınınız yatarken biletini önceden aldığınız açık hava tiyatrolarına, konserlerine, en sevdiğiniz şehirde, bulunmayı çok istediğiniz, yakın arkadaşınızın çocuğunun düğününe gidemezsiniz. Gelecekteki biletini aldığınız oyunlara gidip gidemeyeceğinizi de bilemezsiniz. Hemen “…yarına çıkacağımızı da bilemiyoruz, biz insanlar faniyiz…” demeyin, bu farklı bir durum…”…en yakınınız hasta siz neler düşünüyorsunuz?…” da demeyin. Yaşıyorsunuz, hayat sizin için de geçiyor, üstelik üretken bir kişiliğiniz varsa üretebilmek için de beslenebilmek şart! Çekirdek aileniz için hayata normal seyrindeymiş gibi devam etmeniz şart! Sürekli düşük modda yaşayamazsınız. Ruh halinizi düzeltebilmek için süreçte bolca kitap, gazete ve dergi okuyun. Yani farklı alemlerde gezinin. Bitkileriniz varsa mutlaka, zamanınızın ve gücünüzün elverdiği sürece, onlarla ilgilenin. (Bu arada konu içinde konu yazarak sürdürdüğüm bu yazım bilgi aktarmaktan çok biraz bilinç akışı tekniğine uygun bir yazı oldu. Kısmet böyleymiş.)
Süreç ile ilgili aklıma yeni gelen bir şey olursa yazımı güncellerim. Aklımdaki yeni başlıklara dair yazılarımı ise ilerleyen günlerde yayınlarım. Hepinize sağlıklı, mutlu günler dilerim.