Portakalın kabuklarını soyup kabuğunun bir parçasını başparmağınız ile işaret parmağınız arasında büktüğünüzde havaya karışan zerrecikleri gördünüz mü hiç? Peki aynı anda ortaya çıkan o muhteşem portakal kokusunu duyumsadınız mı? Bu şekilde portakal ya da mandalina kabuğunu sıkıp havadaki zerrecikleri görme, kokusunu duyma şansına erişememiş çok insan olduğunu biliyor muydunuz?…Bakmak, görmek, işitmek, hissetmek, düşünmek, araştırmak insanın farkındalığını artıran, geliştiren, değiştiren eylemlerdir. Uyuyup uyandığımızda bir önceki güne göre aynı insan olmadığımızı bilirsek ve bu durumu anlayabilirsek mucizevi bir hayatımız olduğunun bilincinde oluruz. Unutmayalım ki her yeni gün bize hediye edilmiş yeni bir yaşamın başlangıcıdır…
Çok eski yıllarda kış gecelerinde camların kapalı kalması ve sobaların yanması ile evde oluşan havasızlığı gidermek için sobanın ya da kalorifer peteğinin üzerine bir dilim portakal kabuğu konulduğunda hemen ortamın havası değişir, enerjisi artar ve yüzler gülümserdi öyle değil mi? (Günümüzde de mutfağımızda balık yaptığımızda ocakta portakal kabuğunu ısıtırsanız ve sonrasında havalandırırsanız mutfaktaki balık kokusunu rahatlıkla giderebilirsiniz:) Peki milattan önceki yıllardan beri ortamın enerjisini değiştirmek için sadece kış gecelerinde değil hemen hemen her fırsatta pek çok bitki, reçine ve ağaç kabuğunun yakılarak tütsü yapıldığını biliyor muydunuz?
İnsanlar milattan önceki yıllarda özellikle dinî ritüeller yaparken ve cenaze törenlerinde ortamın havasını, kokusunu değiştirmek isteğiyle bazı bitki, ağaç kabuğu kurularını ve ağaç reçinelerini yakmaya başlamışlar. Bu tütsüler yakıldığında ortaya çıkan sisli görüntü ve hoş kokuyu mistik bulup beğenince de her daim kullanmaya başlamışlar. Böylelikle tütsü çeşitlenerek yayılmaya başlamış.
Günümüzde bitkisel ya da sentetik yüzlerce çeşit tütsü var. Elbetteki ortamın enerjisini yükseltmek ve nazardan korunmak için doğal olan tütsüler daha çok kullanılıyor. Günlük ağacı reçinesi, kahve, adaçayı, defne ve üzerlik tohumu etkisine inanılarak kullanılan doğal tütsülere örnek verilebilir. Son yıllarda palo santo da oldukça popüler olmuş bir odunsu tütsüdür.
Tütsüler yakıldığında ortaya çıkan dumanın insanları, nesneleri ve mekânları etki altında bırakan negatif enerjileri alıp götürdüğüne inanılıyor. Yanan malzemelerden açığa çıkan elementler ve kokular insanı ve mekânı rahatlatırken arkasından mekânı güzelce havalandırmak gerekiyor ki negatif enerji ortamdan uzaklaşsın ve pozitif enerji artsın. Daha iyi anlamak adına yüklü bir cisimde hareket eden yükün negatif yükler olduğu bilgisini hatırlayarak bir elektroskop deneyini ele alabiliriz. Elektroskopun topuzuna pozitif yüklü bir cisim yaklaştırılırsa negatif yükler hareket edip topuza toplanırlar ve yapraklarda pozitif yükler kalmış olur. Bu durumda da yapraklar birbirini iterek açılır. Tıpkı yanan tütsü ile ortamda yeni bir alan açılması, negatif enerjinin hareket edip ortamdan uzaklaşması gibi değil mi? (Bu aralar her mistik konu fizik ile açıklanmaya çalışılıyor ya ben de modaya uyayım dedim:) Aslında M.Ö. ki yıllarda henüz fiziğe fizik denmediği doğa bilimi olarak bilindiği yılllarda da fizik ve felsefe iç içe geçmiş durumdaydı ve olup biten her şey bu konular konuşulurken açıklanmaya çalışılıyordu. Her neyse bu konu da başlı başına incelenmesi ve anlatılması gereken bir konu…)
Bir başka yazının konusu olacak kadar derin bir inanış da Feng Shui’dir ki burada da törenle tütsü yakmanın ortamın qi akışını düzenlediğine inanılıyor. Mekândaki eşyaların ve objelerin de belirli yönlere ve kurallara göre yerleştirildiği Feng Shui felsefesinde tütsü yakılması da belirli ritüellerle ve belirli zamanlarda yapılmaktadır. Tütsülerden de en çok da palo santo, adaçayı ve portakal kabuğu kullanılmaktadır. Palo santo İspanyolca’da kutsal ağaç demekmiş ve bu ağacın kabuğu yakıldığında ortamda bir ferahlık ve genişleme duygusu oluşturduğuna inanılmaktaymış. Portakal kabuğu ile yapılan tütsünün de ortamın havasını temizlediği ve enerjisini yükseltip kutsadığına inanılıyormuş.
Buraya kadar dikkati çeken önemli bir alt başlık var aslında değil mi? İnsan beyninin işleyişindeki en önemli ve anahtar görevini yapan kelime “inanmak”…Aklınıza gelen her cümlenin önüne ya da sonuna inanmak fiilini ekleyin beyniniz ona göre tepki verecek ve vücudunuzun her bir hücresine ona göre emir gönderecektir. Bu yazının konusuna göre kendinize “…ortamın enerjisini yükseltmek ve nazardan korunmak istiyorum; adaçayı tütsüsü yaparsam nazarlardan, negatif enerjilerden korunacağıma inanıyorum…” derseniz ve o tütsüyü uygularsanız çok büyük ihtimalle bu isteğiniz gerçekleşir. Tabii ki aksi de mümkündür “…inanmıyorum…” derseniz de herkesin bahsettiği etkiyi görmezsiniz.
O hâlde inanıyorsanız yakın tütsünüzü, inanmıyorsanız da yakmayın tabii…Size ne iyi geliyorsa onu yapın…(Bir de tuz konusu var ki o da kendi içinde geniş bir konu:)
Herkesin hayatın içinde kendine iyi geldiği için tutunduğu ufak ya da büyük çeşit çeşit inanışları ve uygulamaları vardır. Bize düşen ise bizim özgürlüğümüze zarar gelmeyecek noktaya kadar herkesin özgürlüğüne ve inanışına saygı duymak. Kendimizle ve çekirdek ailemizle ilgilenmek, her an kendimizi geliştirmeye ve daha iyi versiyonumuzu bulmaya doğru adım adım ilerlemek, yardım isteyene yardım etmek, fikrimiz sorulursa söylemek, herkesin alanına saygı göstermek, insanların özel alanına izinsiz girmemek, sevmek, sevmek, sevmek…
Hangi konuda olursa olsun insanlara, olaylara, fikirlere, uygulamalara önyargı ile yaklaşmak yerine araştırıp öğrenip sonuçlarını kendi süzgecimizden geçirip ona göre bir tutum takınmanın doğru ve insanî olacağına inanıyorum.