Şıngır Şıngır Beyoğlu

Pazartesi günü (24.10.2022) Ankara Cüneyt Gökçer sahnesinde Şıngır Şıngır Beyoğlu oyununa gittik. Uzun zamandır bu kadar hem güldüğümüz hem düşündüğümüz hem duygulandığımız neredeyse interaktif olan bir oyuna gitmemiştik. O kadar iyi geldi o kadar iyi geldi ki anlatamam. Usta oyuncu Ali Poyrazoğlu harika bir oyun sergiledi. Bilmediğimiz hatıralardan bahsetti…

Tam bir ay önce Ankara’da bu sezon gösterime girecek oyunlara bakıyordum ki ne göreyim… Ali Poyrazoğlu Ankara Cüneyt Gökçer sahnesinde oyun sergileyecek. Bir tiyatro sever olarak heyecanlandım tabii… İstanbul’da yaşadığımız dönemde de çok istemiştim canlı canlı sahnede görmeyi ki bir türlü denk getirememiştim. Ankara’da da olmamıştı bir türlü… İşte şimdi tam zamanıydı ve kendimi bileti online alırken buldum ve çok mutlu oldum.

Pazartesi günü tiyatro saatinde gittiğimizde tabii ki salon doluydu. Her tiyatroya gittiğimde ve hatta her bilet almaya çalıştığımda yer bulamamak beni hem çok üzer hem de tiyatro salonlarının bu kadar çabuk dolması beni çok mutlu eder. Olsun derim “…bunun için tabiri caizse itişelim…”. Tabii ki üç dört denemeye kadar:) Bir de Ankara’dan gidecek turnede olan bir oyunsa hayıflanırım…Örneğin Amedeus oyununu geçen sezon izleyemedim ve hâlâ görebildiğim kadarıyla yılbaşına kadar da Ankara’da oynamayacak ve bu beni üzüyor; bir yandan da sürekli takipte kalmamı sağlıyor:)

Şıngır Şıngır Beyoğlu’na dönecek olursam:

Işıklar söndüğünde Ali Poyrazoğlu şarkı söyleyerek salona giriyor ve tüm salon eşlik ediyoruz (şarkıyı yazmayacağım ki spoiler olmasın:). Sonra seyirciyle şakayla karışık bir muhabbete başlayarak tüm salonu avucunun içine alıyor. Sonra da gelsin hikâyeler…Eski Beyoğlu, İstanbul, Muhsin Ertuğrul, Yıldız Kenter ve tiyatroya emeği geçmiş nice tiyatrocular, Zeki Müren isimleri, hatıraları ve şarkılarıyla aramızda oluyorlar.

Ben kıyaslamalı yaş konusuna pek takılmam ama benden büyük insanların sahnede hiç oturmadan performans göstermeleri beni büyüler ki Ali Poyrazoğlu’nun 76 yaşına rağmen bir sahnenin üstünde bir seyircinin arasında hiç durmadan konuşması, şarkı söylemesi üstelik birkaç gece önce yurt dışında, bir gece önce başka bir şehirde bunları yapmış olması ertesi gece İstanbul’da başka bir sahnede yapacak olması, aynı tarihlerde farklı farklı dillerde ve isimlerde ki oyunlarını sergiliyor olması büyüleyici değil mi sizce de…

NOT1: Oyunun hissettirdiklerini de bir başka sefere anlatayım diyorum;)

NOT2: Belki size de fikir olur:) Cuma akşamı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Cumhuriyet Konserini, 12 Kasım akşamı da Bilkent Senfoni Orkestrası’nın Atatürk’ün anısına Cumhuriyet Konserleri serisini izlemeye ve dinlemeye gideceğim ki bu konserlere de zor bilet bulduğumu ifade etmeliyim.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir