Dün akşam harika bir tiyatro oyunu seyrettik. Hem de başrolünde Yeşilçamın usta jönlerinden Ediz Hun vardı…
Oya İnci, Savaş Özdural, Özdemir Çiftçioğlu, Hakan Akın, Fatih Özacun, Pelin Turancı, Can Esendal, Ilgın Angın ve Ozan Dağara oyuncu kadrosundaki çok değerli tiyatro oyuncularıydı. Ayrıcaaa…
Bu oyunculardan Fatih Özacun, Savaş Özdural, Özdemir Çiftçioğlu, Hakan Akın duyduğunuzda “…ben bu sesi biliyorum…” diye bir yandan tiyatrodaki rollerini seyredip bir yandan da hangi filmlerdi diye düşünmekten kendinizi alamayacağınız seslendirme sanatçılarıydı.
Oyunu neresinden başlayarak değerlendireceğimi kestiremedim doğrusu…
Agatha Christie çocukluğumun sonları ilk gençlik yıllarımda okuduğum ve o zamanın TRT’sinde oynayan bazı filmlerini seyrettiğim ve de sevdiğim bir yazardı. Onun yazdığı bir eseri Yeşilçamın ünlü filmlerinden Hıçkırık, Hayatım Senindir, Çamaşırcı Güzeli gibi daha pek çok filmde seyrettiğimiz Ediz Hun’un başrolünde olduğu bir tiyatro oyununda canlı canlı görmek çok güzeldi. Yani ilk çeken eserin yazarıydı benim için… Tiyatrodaki anonstan öğrendiğime göre de yazarın bu eseri Türkiye’de ilk kez oynanmış bu da bana göre etkileyiciydi… Dekor da çok güzel hazırlanmıştı doğrusu…
Yıllardır Yeşilçam Türk Filmlerini her televizyonda gördüğümde vaktim de varsa tekrar tekrar seyredebiliyorum. Sıcak, samimi geliyor ve bol bol da İstanbul manzarası ekstra güzel oluyor. Bu filmlerden bazılarında da jön olarak yer alan Ediz Hun’u canlı canlı sahnede görmek de oldukça heyecan verici oldu benim için… Tiyatrodan çıktıktan sonra bakmak aklıma geldi “…acaba kaç yaşındaydı?” arama motoruna yazıp okuduğumda ise gözlerime inanamadım. 1940 doğumluydu yani 82 yaşında…İnanamadım, rolünü nasıl güzel oynadı, nasıl güzel bir diksiyonu vardı ve oyun 120 dakika, 2 perdeydi… Yahu biz daha şimdiden “..yaşlandık, çabuk yoruluyorum artık, ee n’apayım bu yaşta bu kadar alıyor kafam…” gibi cümleler kurarken Ediz Hun ve Oya İnci (ki Oya İnci de 1944 doğumluymuş yani 78 yaşında) sahnede nasıl güzel ve etkileyici bir performans sergiliyorlardı. Kendime söz verdim, artık o cümleleri elimden geldiğince kullanmayacağım. Hatırlarsanız “Şıngır Şıngır Beyoğlu” oyununu yazıp oynayan 76 yaşındaki Ali Poyrazoğlu da çok etkilemişti bizi.
Oya İnci’yi sahnede görünce içim ısındı. Tiyatroda daha önce hiç seyredememiştim ancak “Zengin Kız Fakir Oğlan” ve özellikle de ” Şehnaz Tango” dizisinde çok beğenerek izlemiştim. O dizinin yayından kalkmasına da çok üzülmüştüm. Sonra Derya Baykal’ın ( ki Oya İnci kendisinin ablasıdır biliyorsunuz) programlarında da ara ara gördüğümde tarzı çok tatlı geliyordu bana ve sonunda bu oyun sayesinde sahnede de gördüm. Çok tatlıydı o huysuz hâlleri:)
Başlangıçta da yazdığım gibi oyuncular konuşmaya başladıkça farklı duygular kapladı beni “…bu sesi tanıyorum…aaa seslendirme sanatçıları…ne harika…acaba hangi filmde duymuştum….” gibi cümleler tüm oyun boyunca uçuşup durdu aklımda:) Bir yandan cinayeti kimin işlediğini bulmaya çalışmak bir yandan da bu sorulara cevap aramak oldukça keyifliydi doğrusu… Ah buldum “Buz Devri” dediğimde de çocuklarım küçükken gidip sinemada seyredişimiz, benim de çocuklarım kadar keyif alışım, onların gülen yüzlerine bakıp mutlu oluşum, akşam yemek sofrasında konumuz oluşu, patlamış mısır kokusu, anılarımız, her şey ama her şey gözümün önünden saniyeler içinde geçti ve hiç gülünmeyecek bir sahnede kendimi gülümserken buldum…