Çook yıllar önce ortaokul sıralarında okumuştum, John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar romanını… O yıllarda yerli ve yabancı tüm yazarların, en az beş romanının adını sorarlardı bize yazılılarda ve bunların içinde okuduklarımızın daha çok olması beklenirdi. Yerli ve yabancı yazarları ve eserlerini öğrenmek zor olduğu kadar zevkliydi de…Pek çok kanalın, yayın kuruluşunun, sosyal medyanın olmadığı dönemlerde dünyadaki yazarları ve ne yaptıklarını stalklamaktı bence bu eserlere göz atma, okuma ve ezberleme işi..:) O kitapların birçoğunu severek okurdum ancak sevmediklerim de olurdu içlerinde elbet…
John Steinbeck içinde olunan durumu, çevresel koşulları olduğu gibi anlatabilen, betimlemeleri çok kuvvetli bir yazar. Kendisi de hayatta büyük zorluklar yaşamış olan yazar, Büyük Buhran döneminde yaşanan işsizlik, ekonomik çaresizlik, ırkçılık konularını da romanlarında işlemiş. Fareler ve İnsanlar, Gazap Üzümleri bu romanlarından en ünlüleri olmuştur…Geçenlerde okuduğum bir kitabı bitirdiğimde “…ne okusam şimdi…” diye düşünürken nedense aklıma geliverdi birden bu romanlar…Birden gözümün önünde tozlu sarı bir fon oluştu arkasında pastoral görüntüler eşliğinde silik isanlar, atlar ve bir askısı omzundan düşmüş pantolonlarıyla toz içinde oynayan çocuklar…Düşündüm düşündüm ama romanların içindeki olaylar tam olarak canlanmayınca zihnimde “…yeniden okumalıyım bu kitapları…” isteği geliverdi bana…
Böylesi durumlarda ise en sevdiğim kitap alma işlemi, online kitap sitesinden hemen kitap siparişi vermek oluyor. Spesifik olarak hangi kitabı alacağımı bilince ve kısıtlı zamanım olduğu zamanlarda kitapçıya gitmeden sipariş veriyorum ve en geç iki gün içinde kitaplarım elimde oluyor. Nitekim kendimi Gazap üzümleri ve Fareler ve İnsanlar kitaplarını sipariş ederken buldum, öde butonuna basıp kart numaralarını girdiğimde de sabırsızlık ve mutlulukla kitaplarımın gelmesini beklemeye başladım.
Kitaplarım iki gün sonra elimdeydi. Öncelikle sayfa sayısı daha az olan Fareler ve İnsanlar romanını okumaya başladım:) Aynı gözümün önünde oluşan sarı fondaki görüntüde olduğu gibi kendimi birden kurumuş ve sararmış buğday tarlaları arasında buldum. Birbirine çok zıt iki insanın aynı yolda aynı amaçlarla yürürken birbirlerine nasıl destek olduklarını, koruyup kolladıklarını ama işin sonunda başlarına gelen istenmedik olaylarla kaderlerinin nasıl değişip nasıl bir yola çevrildiğini bir solukta okudum. Evet evet bir oturuşta kitap bitirdiğim çok eski günlerdeki gibi bu kitabı da bir oturuşta bitirdim.
Spoiler vermemek için fazla ayrıntıya girmeyeceğim. George’un çok da sağlıklı düşünemeyen, iri cüssesine rağmen küçük bir çocuk aklı taşıyan Lennie’ye göz kulak olarak ikisine birden iş bulmayı sağlaması, birlikte çeşitli olumsuz koşullara dayanma çabaları, gelecekte satın almayı hayal ettikleri küçük bir çiftlik için birbirlerine destek olmaları gibi bir temel olay kurgusunun üstüne örülen olaylar, betimlenen insan halleri (yalnızlık, çaresizlik, yoksulluk, arkadaşlık etme), olumsuz iklim koşulları ve gelinen son durum, bu romanı yazıldığı dönemi göz önüne alarak yeniden okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değer kılıyor bence…
Kitabı hem içinde bulunulan büyük buhran yılları hem de içerdiği metaforlar yönünden inceleyerek okumak da oldukça etkileyici bir metot…Örneğin Lennie cebinde bir fare taşıyor. George kızınca da sadece yumuşak tüylerini okşadığını söylüyor ama severken ona ne kadar zarar verdiğinden habersiz. Haberi olduğunda da bu zararı önemsemiyor, işine devam ediyor…Başka düşüncelerim ve sorularım da var bu noktada ancak kitabı okumak isteyenlere haksızlık etmeden üç soru ile bitireceğim bu paragrafı: 1) Fareler pis yerlerde dolaşıp hastalık taşıyıcısı olabiliyorlar. Hem de ölümcül hastalıkları, virüsleri taşıdıkları gibi tahıllara, çeşitli yiyeceklere verdikleri zararlar da ezelden beri bilinmekte…Ancak bir başka taraftan farelerin genetiği insan genetiğiyle neredeyse aynı olduğundan hastalıklara karşı geliştirilen her türlü yöntem ve ilaçlar önce fareler üzerinde deneniyor. Peki bu romanda fare bir metafor mu? Metaforsa hangi açılardan ele alınarak kullanılmış? 2) Lennie’ye kızan George’un kendisi de benzer bir davranışı gösteriyor olabilir mi? 3) Aslolan hem fiziksel hem de duygusal olarak güçlü olmak mı?
Fareler ve İnsanlar kitabını okurken yazarın romanını yazma tekniğini de inceleme üzerine bir çalışma yapmak da oldukça zevkliydi. Yıllardır bilinçli bir şekilde yapmadığım inceleme okumasını tekrar hayatıma kazandıran da Netflix’te seyrettiğim Dünya’yı Ardında Bırak filmi oldu. O filmi seyrettiğimde de filmi beğenmekle birlikte gelecek de olabilecek olaylara dair kaygılarım canlanmıştı. Bunun üzerine bazı okumalar yaparken de filmin içerdiği sembolik anlatımlara denk geldim. Bunları okuduktan sonra filme tekrar bu sahnelerden bakınca da aslında birçok şeyi sadece o an alacağımız keyfe göre değerlendirdiğimizi, üzerinde durup düşünmeye daha az zaman ayırdığımızı ya da ayırmadığımızı fark ettim. Bazen illa her şey gözümüzün gördüğü gibi olsun istiyoruz ya da bunu istemek kolayımıza gidiyor. Şimdilerde çok meşhur olan farkındalık kavramını hayatın her alanında yapmak zahmetli ancak tadına varıldığında da bir o kadar vaz geçilmez oluyor. Tabii burada denge içinde olmak, hayatı paranoyakça yaşamamak için çok önemli…