Bir kere kendinizi en doğal ve en verimli şekilde ekip biçmeye adayın, minik adımlarla da olsa ekolojik sisteme faydalı olacak işler yapmaya çalışın, Dünya’mızın kaynaklarını en verimli ve en tasarruflu şekilde kullanmaya karar verin, sadece kendimize değil etrafımızdaki tüm canlılara en doğal ve en yarayışlı besinleri sunmak istiyoruz düşüncesini içinizde büyütmeye başlayın o kadar çok çeşitli kavramla karşılaşmaya başlıyorsunuz ki…Yoo şikâyet etmiyorum aksine okumak ve öğrenmenin hazzına varıyorum. Üstelik de kaynaklarda çoook eski zamanlardan beri bu bilgilerin adı konmadan, tecrübeye dayalı bir şekilde uygulandığını okumak, görmek ve bilmek beni çok heyecanlandırıyor. İş ki kadim bilgiler dediğimiz bu bilgiler sonraki kuşaklara aktarılmış ve kesintiye uğramamış olsun.
Tarımla uğraşan bir aileden gelsin ya da gelmesin, bir insan bu bilgilere ulaştığında mutlaka kendinden sonraki nesle aktarmalı diye düşünüyorum. Allahtan yalnız değilim bu düşüncede…Bir iki tane kibirli davranan ya da tam tersi küçümseyen insan çıkıyor arada bir onları da kendi dünyalarına bırakıyoruz tabii…(Defalarca yazdım yine tekrar edeyim: Yazılarımı okuduğunuzda tamamını benimsemeyin, kendi doğrularınız, tecrübeleriniz, yaşadığınız yerin iklimini göz önüne alın. Varsa tecrübeleriniz paylaşın, paylaşın ki çoğalsın inanın ki o bilgileri alıp mezarınıza götüremiyorsunuz, bir kişiye bile aktarsanız artık o bilgi ölümsüz oluyor. Bunu yaparken de lütfen üstten bakışla değil su gibi akarak…) Hızla artan nüfus, Dünya’mızın var olan kaynaklarını hızla tüketiyor. İnsanların her sebzeyi, her meyveyi her istediğinde tabağında bulma hevesi de kaynakların deforme olmasına sebep oluyor. Dünya’daki rolümüz farklıysa yani kendimiz besinlerimizi üretemiyorsak acilen mevsiminde ürün tüketmeye dönmemiz gerekiyor bence…Bu şekilde arz talep dengesi daha iyi kurulabilir belki…
Dediğim gibi her geçen gün yeni bir kavramla karşılaşırken geçen yıl duymaya başladığım “biyodinamik tarım” kavramını her karşıma çıktığında okumaya ve minik minik araştırmaya başladım. Aslında uygulanan bazı yöntemlerin üst başlığı gibi geldi bana…Elbetteki üst başlık, orta başlık, yan başlık kavramları bütünsel bir konunun ele alınmasını ve aranılanın hemen bulunmasını sağlayan bir düzenlilik olarak çok hoşuma gider. İnanın bunu bu şekilde hazırlamak da oldukça zahmetli bir iştir. Yapanlara saygım sonsuz. İşte bu başlıkları ve içeriklerini okurken bu bilişsel yaklaşımın içine daldım ve öğrendiklerimi de paylaşmak istedim.
Ondokuzuncu yüzyılın başlarında tarımsal arazilerde kimyasal gübreler kullanılmaya başlanır. Kısa sürede çiftçilerin bir kısmı bu gübrelerin topraklarına verdiği zararları da gözlemlemeye başlarlar. Çaresizce ne yapacaklarını düşünmeye başlarlar. Bu sıralarda da Avusturya doğumlu Rudolf Steiner isimli bilim insanının bazı görüşleri insanlar tarafından duyulmaya başlanır. Rudolf Steiner, Viyana’da sosyal bilimler, mimarlık ve matematik okumuş aynı zamanda da bilimle manevi bilgiler arasında bir bağ olduğu düşüncesini savunan, Goethe’nin fikir akımlarından esinlenerek eğitim, tıp ve tarım alanlarında yeni bir ekol üzerinde çalışan bir bilim insanıdır. 1924 yılında Polonya’da yolu tarımsal üretimde verimliliklerini doğal bir şekilde artırmak isteyen çiftçilerle kesişir ve onlara dersler verir. Bu derslerin konuları sürdürülebilir tarım, gübre kullanımı, ekolojik sistemin dengesi iken yapılan her işin atılan her adımın evrenle uyumlu olmasını kapsar. Evrenle uyumun sağlanması için de ekme, dikme, gübre atma, hasat ve tüm işlerin ayın evreleri, gezegenlerin konumları, güneş sistemi ile olan uyumundan bahsetmektedir. Bahsi geçen tüm işlemlerde de doğal olan malzemelerin, ürünlerin kullanılması gerektiğini bilir ve anlatır. Tüm bu tarımsal uygulamalara da biyodinamik tarım adını verir. Burada Rudolf Steiner bir bakıma günümüzde çok popüler olan organik tarım kavramının da temellerini atmış olur.
Biyodinamik tarım, doğal ve organik tarım yöntemlerine dayanan, dünya ekolojik sistemin dengesini ve toprak sağlığını korumayı amaçlayan bir tarım yaklaşımıdır. Biraz daha açmak gerekirse biyodinamik tarım, sadece ürünlerin yetiştirilmesi değil, aynı zamanda ürünlerin yetiştirildiği ortamla çevresel dengenin sağlanması, pestisitlerden uzak durularak toprak ve ürün verimliliğinin artırılması ile doğal kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması gibi daha geniş bir bakış açısını içerir.
Biyodinamik tarımın temel adımlarını beş maddede sıralamak istersek:
- Toprağın canlılığına saygı duymak: Toprağın sayısız canlı ve yararlı organizmalarla dolu olduğunu ve bu organizmaların da sağlığının korunması önemlidir. Kimyasal gübreler ve pestisitler gibi sentetik maddeler yerine, organik ve doğal ilaçlar ile gübreler kullanılmalıdır.
- Bitkiler ve hayvanlar arası dengeyi korumak: Bitki ve hayvanların bir arada, birbirine fayda sağlayacak şekilde yaşamasını teşvik eder. Hayvan gübreleri, toprağın doğal besin maddeleriyle yeniden dengelenmesine yardımcı olurken bitkiler de hayvanlara bol ve taze yiyecek fırsatı sunmalıdır. Bitki sağlığını korumada yaralı böcekler zararlı böcekleri bitkilerden uzaklaştırırken kendilerine de beslenme fırsatı oluştururlar. Tıpkı uğur böceklerinin yaprak bitlerini yemeleri gibi…
- Doğal çevreyi dikkate alınmak: Çevresel faktörler üretim alanında önemli roller üstlenir. İklimden tutun da doğal maddelere erişime kadar pek çok şey çevresel faktörlerin içindedir. Ayrıca doğal döngüleri de iyi gözlemlemek gerekir. Doğal döngülere müdahale etmek yerine, bu döngülerin sağlıklı bir şekilde işlemesine izin verilir.
- Zamanlama ve uyumluluğa dikkat etmek: Ağaç dikimi, tohum ekimi, fide şaşırtımı, hasat zamanı gibi tarımsal faaliyetlerin doğal döngülerle uyumlu olması yani ayın evrelerine dikkat edilerek yapılması verimliliği ve vücuda sağlayacağı faydayı artıracaktır.
- Bitkisel ve mineral maddeleri kullanmak: Bitkilerin gelişimini desteklemek için bitkisel ve mineral bazlı doğal maddelerin kullanılmasını desteklemek gereklidir. Odun külü, muz kabuğu, süt, yoğurt, potasyum, azot, demir, ısırgan otu gübresi, gübre şerbeti gibi uygulamalar hem bitki gelişimi hem de toprak zenginliği için oldukça önemli içeriklerdir.
Yazının burasına kadar anlattıklarımdan sonra şunu da eklemezsem yazım eksik kalacak: Bir sebze ya da meyvenin üretimi organik bir şekilde gerçekleştirilmiş olabilir ancak bu biyodinamik bir üretim olmuştur diyemeyiz. Biyodinamik tarım kurallarıyla üretilmiş bir besin ise kesinlikle organiktir. Tamam tama laf oyunlarını bırakayım…Eğer 4. maddeyi yani zamanlama ve uyumluluğu 1. madde, 3 maddeyi de yani doğal çevreyi dikkate almayı 2. madde yaparsak açıklamış olurum. Daha mı açık yazayım? Atalık tohumunuzu doğal yollardan zenginleştirdiğiniz toprağınıza ekip hiçbir pestisit kullanmadan kardeş ekim, münavebeli ekim, doğal ilaçlar gibi yöntemleri kullanarak organik besin elde edebilirsiniz. Biyodinamiğe de uygun olsun istiyorsanız doğal döngülere, ayın ve gezegenlerin konumlarına da uygun ekim dikim yapmalısınız. Hemen astrolojiyi burçlara indirgeyip “o hooo…” demeyin. Ne demiş atalarımız: “Kesme odunu Ay büyürken, kırk koyunu Ay küçülürken…” bir başkası ” Ay büyürken olur börtü böcek, Ay küçülürken olur tepsi tepsi börek çörek…” Ay’ın büyüme evresi yani yeni ay dediğimiz evre yeni ay ile başlar 14 gün sonra dolunay ile biter. Ay’ın küçülme evresi ise dolunay ile başlar 14 gün sonra yeni ay ile biter. Bu konu da başlı başına ele alınması gereken bir konu olduğundan şimdilik burada bırakıyorum:)
Görüldüğü gibi bilgi paylaşıldıkça insanın Dünya’nın neresinde olursa olsun insan olduğu, beslenme ve barınma ihtiyaçlarını temel şekilde aynı biçimde karşıladığı, bunu yaparken doğayla da neredeyse aynı biçimde baş etmeye ya da daha iyi bir anlatımla doğayla aynı biçimde uyumlu bir hayat sürmeye çalıştığı gözler önüne serilmiş oluyor.
Hadi bu sene de biyodinamiğe bilinçli bir şekilde uyarak bahçe işlerimizi yürütelim ve sonuçları mutlaka not ederek kontrollü bir deney yapmış olalım. Güzel bir bahçe sezonu dilerim herkese…
Not: Görsellerimi tabii ki aylık aboneliğini ödediğim Canva ile yaptım. Fotoğraf bahçemden…